27 Kasım 2007

Doğu-Batı


Mavi-Blue --> Batı-West
========================
Kırmızı-Red --> Doğu-East



01-Düşünce-Fikir-Opinion




02-Yaşam Tarzı-Way of Life




03-Dakiklik-Punctuality




04-İlişkiler-Contacts




05-Kızgınlık-Anger




06-Bekleme Sırası-Queue When Waiting




07-Pazar Günü Yollar-Sundays On The Road




08-Eğlence-Party




09-Seyahat-Travelling




10-Problemleri Halletme-Handling Of Problems




11-Üç Öğün Yemek-Three Meals A Day




12-Taşıma-Transportation




13-Hava Durumu-Ruh Hali-Moods and Weather




14-Patron-The Boss




15-Değişim-What's Trendy




16-Çocuklar-The Child



* * * * *

22 Kasım 2007

Kelimenü



SAĞLIK
Depreşyon :bir kişinin geçmişte yaşayıp atlatmayı
başardığı depresyonunun nüksetmesi, depreşmesi.

BİLİM İRFAN

Anadan Dogma:
Doğuştan sahip olduğumuz değişmesi imkânsız fikir,
inanç ve felsefeler bütünü.
Genlerimize kazınmış güçlü inançlar.
Zihinsel iskeletimizin omurgasını oluşturan
genetik mirasımız. (Dogma: Doğruluğu sınanmadan
benimsenen öğreti, anlayış veya felsefe.)

AŞK-İLİŞKİLER-CİNSELLİK
Bacıgard:Nişanlısı veya sözlüsüyle yalnız dışarıya çıkmasına
ancak yanlarında birisi olursa izin verilen genç kıza
eşlik eden, aşırı korumacı kız kardeş.

Plajtonik Aşk:
Cesareti toplayıp, plajda âşık olduğu kızın yanına gidip
konuşamayan gencin yaşadığı derin ve gizli sevgi.

BEBEK-ÇOCUK-PET
Tüh! bebek:İki yakaları bir araya zor gelen ve çoğu zaman
anne ve babalardan destek almak zorunda kalan,
yeni evli çalışan çiftin istemeden yaptığı bebek.
Doğum kontrol sürçmesi.

Velikopter:Sokağa çıktıklarında, çocuğundan gözünü bir kez
bile ayırmayan, hâkim bir noktaya çıkarak yaptığı
her şeyi, gittiği her yeri takip eden aşırı korumacı
ve vesveseli anne baba tipi.
Oyun parklarının demirbaş karakterleri.

DİYET YAPMA-NEFSİNE HÂKİM OL(AMA)MA

Yengeli Beslenme:Bir bayan diyetisyenin her lokmanızı saydığı,
karbonhidratını, proteinini, tuzunu, şekerini,
meyvesini en ince ayrıntısına kadar hesap edip
elinize verdiği reçeteye göre beslenmeniz.

İşmanlamak:Profesyonel yaşamın düzensizliği, uzun çalışma
saatleri, yaş ilerledikçe yavaşlayan metabolizmaya
karşın hızlanan yiyecekler (fast food), kebaplı- içkili
iş yemekleri yüzünden dengeli ve sağlıklı beslenemeyen
kişinin kısa süre içinde kilo alması, yağlanması.

GECE HAYATI-MEKÂNLAR-EĞLENCE
Açresif:Aç olduğu için normalden daha agresif
ve kaba davranan kimse.

Ödenazi:
Arkadaşlarıyla gece pahalı bir mekânda eğlenen
kimsenin, gece sonunda alkolün etkisi altındayken
aşka gelip masanın hesabını tek başına ödemesi.
Bir tür bütçesel intihar.

TELEVİZYON-RADYO-MÜZİK-MAGAZİN

Zaptallaşmak:Neyi, neden seyrettiğini bilmeden, bir programda
iki saniye bile durmadan saatlerce bir kanaldan
ötekine geçtikten sonra, beynin isyan edip vitesi
kendiliğinden boşa alması. Bu arada, elinizde kumanda,
bardak veya sigarayla uyuyakalmanız.
Bir günde on saat çalışan kişilerin sık yaşadığı bir ev hâli.

Popnografi:Aşırı derecede seks öğeleri içeren popüler müzik.

MEDYA-YAYIN
Dilozor:
Dildeki gelişmelere ayak uyduramadığı için
hâlâ Nuh Nebi’den kalma kelimelerle konuşup
yazan kimse. En favori sözcükleri; binaenaleyh,
zira, hâletiruhiye, filhakika, reisicumhur vb.

İSTANBUL

Kazmapolit:Şehir magandası. Yıllardır büyükşehirde yaşamasına
rağmen, karşılaştığı yeni kültürlerden zerre kadar bir
medeniyet kapmamış, yontulmamış, hödüklüğünden
zırnık kaybetmemiş zararlı şahıs.

Canavaroluşçuluk:İnsan hatasının, yetersizliğinin ve tembelliğinin
neden olduğu kötü durumları, uydurulan sembolik
canavarlara atfederek özeleştiri yapmaktan,
değişmekten ve bireysel gelişimden yırtmayı
amaçlayan Şark felsefesi ve düşüncesi.

DEVLET-İ ÂLÎ İLE İLİŞKİLER- SİYASET

Irktica:Irk kökenli gericilik.

Aklanbaç:
T.C. derin güçleriyle kalantor, hatırlı, ağır
ve suçlu abiler veya ensesi yağlı hortumcuların
oynadıkları saklan-aklan oyunu.

EKONOMİ

Kart topu:
Gözünüze önce küçük ve sevimli miktarlarda gözüken,
ama zaman içinde yuvarlana yuvarlana büyüyen,
sonunda da üstünüze çığ olarak düşen kredi kartı borcu.

Donfeksiyon:
İç çamaşırı üzerine uzmanlaşmış hazır giyim sektörü.

Malpazan:Bir malın sahtesini üreterek piyasaya süren kişi veya çete.

AVRUPA VE DÜNYA İLİŞKİLERİ

Azaptasyon:Eziyet çektiren, kişileri/kurumları zorlayan,
uzun ve yorucu adaptasyon ve değişim süreci.
Örnek mi? Türkiye’nin AB’ye azaptasyonu.

Eurotizm:
Bazı Türklerin Avrupa ve AB’ye karşı besledikleri,
arzu, şehvet ve ihtirasla yoğrulmuş sahiplenilme istekleri.

Çintifada:Çin’in son yirmi yılda başlattığı ekonomik hareketlenme,
silkinme ve dünya devlerine kafa tutma mücadelesi.

Kıroselleşme:
Görgüsüzlüğün, hödüklüğün tüm dünyaya
yayılması, globalleşmesi.

İNSAF KAYNAKLARI VE KARİYER
Riskjokey:Geleceğin mesleklerinden; risk analisti.

Pijama yakalı:Mavi veya beyaz yakalıyken işini kaybedip
evde oturmak zorunda kalan kimse.

OFİS ÇALIŞMALARI VE OFİSTEKİ DURUMLAR
Geyik fırtınası:
Ofis insanlarının bir odaya tıkılıp saatler boyunca
akıllarına gelen her şeyi konuştukları,
hazırlık yapılmadan gelindiği için de hiçbir sonuç
veya karar alınamadan biten, litrelerce çay ve
kahvenin tüketildiği plansız, programsız toplantılar.
İş hayatının %60’ını oluşturan akla ziyan seanslar.

Bölüm döşeği:Bir çalışanın emekli olmadan veya işten çıkarılmadan
önce son günlerini geçirdiği bölüm.

OFİS TİPLERİ

Büroletarya:Ofis emekçilerinden oluşan sosyal sınıf.

Aile şirreti:Amerika’da dandik bir paralı üniversite bitirdikten
sonra yurda dönüp, aile şirketinde üst düzey pozisyona
geçen patronun şımarık ve huysuz kızı.
Küçük hanım kimseyi takmaz. Yıllarca çalışıp kendilerini
kanıtlamış yöneticileri azarlar. Ofiste terör estirir.

İNTERNET Mİ, İNTERDERT Mİ?

Spamgetti:En az on kişi birbirine pasladığı için önünüze
başı sonu belli olmayan, upuzun bir liste ve
karmakarışık bir yumak kıvamında gelen spam mesaj.

D-mail: Dallama mail:“Neyi, kime ve neden yazıyorum?” diye düşünmeden
“Bu konu mesajı gönderdiğim herkesi ilgilendiriyor mu?”
sorusunu sormadan aklına gelen her şeyi,
herkese gönderen kafasız insanlardan gelen mesaj.

İNSAN HALLERİ
Çayyaş :
Sabahtan akşama kadar çay içen bağımlı kimse.
Türkler kahveden çok çayı severler.

Dekılte:
Görgüsüz, kıro erkeğin ipek gömleğinin önünü
derin açarak sergilediği kıllı ve altın kolyeli göğsü.
Nedense bazı kadınlar erkekte kıllı göğsü seksi bulurlar.

Hiç çamaşırı :Varlığı ile yokluğu belli olmayan kadın iç çamaşırı.

Duşünür :
Duş alırken gelen ilhamla ülke sorunları, hayatın anlamı
veya benzer derin konulara kafa yoran ve özgün fikirler
üreten entelektüel ve temiz kimse.

Cinekolog :
"Kızım, senin içine cin girmiş" diyerek kadınların
oralarını buralarını elleyen, cinsel tacizde bulunan hoca,
üfürükçü, rahatsız karakter.

Kankamatik :
Yolsuz kaldığınızda borç para aldığınız yakın arkadaş.

Efemdi :
Davranışları ve sözleri kadınsı olacak kadar nazik,
yumuşak ve ince erkek.

İçerdöver :
Her akşam bir yerde içip, eve zil zurna sarhoş gelip
karısını, çocuğunu döven hayırsız koca, kötü baba,
zayıf karakter.

Sinirbaz :
Nasıl olduğunu anlayamadığınız ve çözemediğiniz
bir şekilde, sizi her defasında sinirlendirebilen özel kimse.

Hafızapping :
Bir şeyi hatırlamaya çalışırken hafızanızda
attığınız hızlı tur.

Lafıza kaybı :
Söyleyeceğiniz sözü unutmanız.

Keldiven :
Saçı olmayan erkeklerin, kafalarını soğuk hava,
yağmur gibi dış etkilerden korumak için kullandıkları
şapka, peruk gibi gereçler.

Markalemun :
Saç şeklini ve rengini üzerindeki marka
giysiye göre değiştiren, dış görünüşüne
aşırı önem veren boş ve sığ insan.

Jeloğlan :
Saçlarına bir kutu jöle sürmeden asla insan
içine çıkmayan, görünüşüne fazlasıyla düşkün
genç erkek. Derler ki uzun süreli jel kullananlar
sonunda "jeltoş" olurlarmış.

İNCE İŞLER: TÖ BE OR NOT TÖ BE...

Tö be or not tö be…:
Uzun yıllar yasadışı faaliyetlerle uğraşan kulağı kesik
şahsın hapisten çıktıktan sonra, aynı pis işlere
bulaşmakla sakin ve namuslu bir hayat yaşamak
arasında yapması gereken zor seçim.

Keşportacı:
Sokağa tezgâh açmış uyuşturucu satıcısı.

Shopşal :
Büyük alışveriş merkezlerine gidip saatlerce
aylak aylak dolaşan, mağazaların önünde
dakikalarca dikilip boş boş vitrine, içerideki
bayan görevlilere bakan işsiz, güçsüz ve alık kimse.

Şenformasyon :
İyi, müjdeli haber.

Tükürükçe :
Konuşurken ağızlarından çok fazla tükürük
saçan kişilerin ana lisanı.

Zırvana :
Aptallığın en aşmış noktası. Zırvanın zirvesi ve nirvanası.
Salaklığın ulaşılabilecek en üst seviyesi.

OKUL

Tembesil:
Çok zeki olmamasının dezavantajını çok çalışarak
kapatacağına, bütün gün yan gelip yatan
tembel ve akılsız öğrenci, kimse.

Tıntınager:
13-19 yaşlarında boş ve cahil genç.

Notlakçı:
Üniversitede derslere girmeyen, sınavlara
başkalarının notlarından fotokopi çekerek
hazırlanan beleşçi ve hayta öğrenci.

SPOR

Sembolig:
Kimin şampiyon olacağına veya kimlerin küme
düşeceğine karanlık güçlerin karar verdiği,
şikenin kol gezdiği, bahis mafyasının sonuçları
belirlediği, bu yüzden de maçlardaki mücadelenin,
rekabetin göstermelik olmaktan öteye gidemediği futbol ligi.

Tutbolcu:
Kaleci. Futbol oyununda topu elle tutma
hakkına sahip olan ayrıcalıklı sporcu.

TRAFİK-ARAÇLAR

Binek Şaban:
Trafikte tehlikeli manevralar yapan,
yarım akıllı otomobil sürücüsü.

Ansürenör:
Sürücü eğitmeni. Acemi şoför antrenörü.
Gözü kara ve sabır taşı insan.

Solyangoz:
Otoyolda en sol şeride yerleşip çok düşük hızda
ilerleyen, arkasından gelen araçların birikmesine,
trafiğin sıkışmasına neden olan yavaş sürücü.

Silenci:
Trafik ışıklarında duran arabaların camlarını
üstünkörü sildikten sonra sürücülerden ısrarla
ve arsızca para dilenen kimse.

OTURİZM

Oturizm:

Modern insanın oturduğu yerden kalkmadan
seyahat etmesi. Bu profile sahip gezgin, yani
“Oturist” eğer isterse -havalimanı ve otel dışında
- ziyaret ettiği ülkenin topraklarına ayak basmadan
ve klimalı, tuvaletli, yemek servisi yapabilen tur
otobüsünden hiç inmeden bütün dünyayı gezebilir.

Panşehir:
Şehir hayatının panzehiri seyahat, tatil veya aktivite.
Ama Bodrum, Antalya, Çeşme gibi metropol mutantı,
ruhsuz, cüzzamlı mekânlara veya yurtdışındaki sıkıcı
turistik destinasyonlarda değil; kafa dinleyebileceğiniz,
spor yapıp şehrin biriktirdiği zehiri sisteminizden
atabileceğiniz, kuytu, huzurlu bir yer.
...
Kelimenü-Postmodern Yakıştırmalar
Hakan Yaman/Elma Yayınları

http://elmayayinevi.com/

21 Kasım 2007

Turgay Fişekçi



Turgay Fişekçi 1956’da Balıkesir’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini ayni kentte tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Avukatlık stajı yaptı. 1978’den bu yana çeşitli yayınevlerinde editör olarak çalışıyor. Sanat Emeği dergisinin yazı işleri yönetmeni oldu. Bir süre de YAZKO’da çalıştı. Adam Sanat Dergisi’nin sorumlu yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Halen “Sözcükler” adlı derginin sahibi ve yazı işleri sorumlusu olarak görev yapıyor.

İlk şiiri 1977’de yayımlandı. Sanat Emeği dergisinde yayınlanan şiirleriyle adını duyurdu. Genellikle kısa, yalın ve lirik şiirler yazdı. 1981’de ilk şiir kitabi Karda Işıltılar’la Akademi Kitabevi Şiir Ödülü’nü kazandı. Sonraki şiir kitapları : Kuşkuluyum Yaşadığımdan (1983), Yitik Bahar (1989), Dip Sevgi (1994), Sevgi Bağları (1998, Halkevleri şiir Birincilik Ödülü ve Behçet Necatigil Şiir Ödülü)

Çok sayıda şiiri bestelendi. Ayrıca şarkı sözleri de yazdı. 1990’da TRT tarafından pop müzik dalında yılın en basarili söz yazarı seçildi. 1992’de Çağdaş Türk Şiirinden Seçilmiş Umut Şiirleri, 1993’de Çağdaş Türk Şiirinden Seçilmiş Doğa Şiirleri adli antolojileri yayıma hazırladı.

Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'nın genel sekreterliğini de yürüten sanatçı, 1996’dan bu yana Cumhuriyet gazetesinin kültür sanat sayfasında “Defne Gölgesi” isimli kösesinde yazıları yayımlanıyordu. Bu yazılardan 1996-1997 dönemine ait olanlar Ari Bakış (1998) adıyla kitaplaştı. Goethe, Brecht, Hans Magnus Enzensberger gibi Alman sairlerinden yaptığı çeviriler yayımlandı. Ocak 2013 de bu gazeteye gönderdiği şu açıklamayla ilişkisini kesti:

"Cumhuriyet gazetesi yönetimi, gazeteye sembolik telif ücretleriyle dışardan yazı yazan bütün yazarlarına gönderdiği, son derece küçümseyici, değerbilmez bir dille kaleme alınmış bir mektupla, yazarlarına bedelsiz yazı yazmayı kabul ettiklerine dair bir sözleşme göndermiş ve imzalamalarını istemiştir.

Yazarlarının yıllardır özveriyle gazeteye yaptıkları katkıyı küçümseyen, hiçe sayan, ister yazın ister yazmayın havasındaki tavır karşısında, değerbilmez bir yönetimle çalışamayacağıma karar vererek 17 yıldır hiç aksatmadan sürdürdüğüm yazılarıma son verdim."

Çağdaş Türk şiiri içinde özel bir yere sahip, yalın anlatımına karşın slogan kullanmaması günlük konuları işlemesi, temalarında dış dünyayla iç dünyasını ustaca birleştirmesi ve bu iç dünyasının kapılarını okurlara açabilmesi şiirinin başta gelen özelliği Turgay Fişekçi şiirinin. Temel konuları hayat ve doğa. Çoğu şiirlerinde bu iki temanın karışımını ve derin bir hüzünle islendiğini görürüz . Aziz Nesin, onun daha ilk kitabi yayımlandığında, kendisini Türk şiirinde uzun yıllardır rastlanmayan “hikmet söyleyen bilge sair” olarak tanımlamıştı.



Yapıtları:

Aşk Hep Yeni Başlar, Bertolt Brecht, (çeviri), Adam Yayınları,
Fotoğraflarla Nazım Hikmet, 2006, N. Hikmet Vakfı yay
Türk Yazınından Seçilmiş Umut Şiirleri, 1995, Adam Yayınları,
Körler Alfabesi, Hans Magnus Enzensberger, (çeviri) 2000, İmge Kitabevi
Kumral Gökkuşağı, 2002, Adam Yayınları
Sevdalara Doyulamadı, 2004, Dünya Yayıncılık,
Unutulmaz Bir Andı Görüp Geçtiğim, 2007, 2006 Yayınevi
İnsan Üstüne Sorular Yanıtlar, 2007, 2006 Yayınevi,
Hep Yanımda Kal, 2006, İnkılap Kitabevi
Yitik Bahar, 1989, Adam Yayınları
Dip Sevgi, 1994, Adam Yayınları
Arı Bakış, 1998, Adam Yayınları
Raylar Üzerinde Avrupa, 2001, Adam Yayınları
Ayçiçeği Özlemi, 2003, Adam Yayınları
Türk Yazınından Seçilmiş Doğa Şiirleri, 1993, Adam Yayınları
Sevgi Bağları, 1998, Adam Yayınları
Marienbad Ağıdı, J. W. von Goethe, (çeviri) 1997
Hep Seni Sevdim, 2009, roman, Sozcukler Yayinevi
Güzelle Büyü, 2013, şiir, Sözcükler Yayınevi
Ayrılık Sonu, 2013

Ödülleri:

1981 Akademi Kitabevi Şiir Ödülü
1990 TRT En Başarılı Söz Yazarı Ödülü
1998 Behçet Necatigil Şiir Ödülü
1998 Halkevleri Şiir Ödülü
2013 Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü





Bendeki Turgay Fişekçi


Gözyaşlarım akıp boğmadan bu şehri
işte yine gidiyorum
çınarlar ,
bir çifti bir şehre güzel demeye yeter
yine sana kalıyor
yanaklarında dört mevsim badem çiçekleri
başlasam sanki onlarda ağlayacak
binbeşyüz yıldır hala çocuk kale burçları
yine sana
okulunun duvarı sana kalıyor
oturup söyleşesin
gözlerinin parlaklığı
çevreni mutlu etsin diye alçacık örülmüş
fulya, çiğdem, nergis tüm aile
eskiden burda yaşarmış
ben,
hep yabancısı bu şehrin
sana doyasıya bakamadan gözlerim
işte yine gidiyorum
bin bir rüyanın oynaştığı çiniler
biri olsun gecelerimi paylaşmadan
gözyaşlarım akıp boğmadan bu şehri
işte yine gidiyorum
yine bana sensizlik kalıyor
yine sana sessizlik...



Sorma bana kimim
nerden geldim buraya
gözlerimdeki kırmızı bulutlar
hangi günlerden sorma.
elbet olmuştur geçmişte
açıklanamaz şeyler
bağlardan çaldığım üzümleri
yemişimdir yaslanıp mavi göğün göğsüne
sorma bana kimim
yaşım kaç , işim ne?
bana “seviyor musun?” de.
başka bir şey sorma...



Hayat kar altında kalan bir bahar
çiçekleri üzerinde ölüyor en bereketli ağaçlar
üretkenlik dört duvar arasında
kar yağıyor bahar dallarına
üç bin yıllık hayatın bilgesi
sevene acı veren bedeni bal ülke
ışıkların ardında solup gidiyor insanlar
kar yağıyor güneşli kirpiklerine
yalnız sevda ve kocalma hüznüydü isteği
karşında bir sigara içip ölebilirdik
ilk sen mi soldun böyle uzak toprağından
denizlerde yatanlar adları yitik
boyna dolanan kement, Magosa kalesi
hepsi sayılsa tümü bir tarih mi ?



Aşkın yerini aradık hayatta dönüp dolaşıp
oysa hayatın kendisiydi aşk
altına yatsam ağacının
gökler sevdiğimin gözleriyle dolar



Ölmemek,
bir insanın sevdiklerine verebileceği
                            tek armağan...




Kim bilebilir renklerin yaşını
asılı geleceğim
       belki turuncusunda...



Ne zaman yeni bir insan tanısam
gençte olsa, yaşlı da
yüreğinde sönmeyen bir yıldız vardır,
o ışığa aşık olurum ilk görüşte...



İnsan ne zaman insandır ?
En güçsüz yanlarını gizleyemediğinde...

İki insan arasında diyalog ne zaman kurulur ?
Bir insan en güçsüz yanlarını sergileyip
öteki de onu anladığında..

Bir insan ne zaman sevmeye başlar ?
Karşısındaki de onu sevmeye başlayınca..

Sevgi ne zaman biter?
Hiç bir zaman..

Peki insan ne zaman biter ?
Artık sevmeyince



Bir insana, ne zaman
tüm insanlarca değer verilir ?
Öldükten sonra
ama neden ?
çünkü yaşarken "değer" değil, insandır...



12 Kasım 2007

Livaneli



Zülfü Livaneli, Türk özgün müzik sanatçısı, politikacı,
yazar ve yönetmendir. Gerçek adı Ömer Zülfü Livanelioğlu’dur

20 Haziran 1946'da Konya-Ilgın’da doğmuştur. Ankara Maarif Koleji(ted) mezunudur. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye’nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı,
sanat yaşamı boyunca 300’e yakın besteye ve 30 film müziğine imzasını attı.

Bugüne kadar üç uzun metrajlı film yönetti: "Yer Demir Gök Bakır", "Sis" ve "Şahmaran".
Valencia Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ve 1989'da Montpelier Film Festivali'nde "Altın Antigone" ödülüne layık görüldü. "Sis", "En iyi Avrupa Film Ödülü"ne aday gösterildi.

Livaneli Ülker Hanım'la evlidir ve bir kızı vardır, vejeteryandir.



1978-Arafatta Bir Çocuk-Can
1981-Geçmişten Geleceğe Türküler-Ararat
1990-Sis-Logos
1991-Orta Zekalılar Cenneti-Telos
1992-Diktatör ile Palyaço-Telos
1994-Sosyalizm Öldü mü-Telos
1996-Engereğin Gözündeki Kamaşma-Can
1998-Livaneli Besteleri-Boyut
2001-Bir Kedi, Bir Adam Bir Ölüm-Remzi
2002-Mutluluk-Remzi
2003-Gorbaçov'la Devrim Üstüne Konuşmalar-Remzi
2006-Leyla'nın Evi-Remzi
2007-Sevdalım Hayat-Remzi
2008-Son Ada-Remzi
2010-Sanat Uzun Hayat Kısa-Remzi
2011-Serenad-Doğan 
Kitap
2013-Kardeşimin Hikayesi-Doğan Kitap

albümleri






Engereğin Gözündeki Kamaşma

-6 dile çevrilen kitabın kapakları



kitaptan anekdotlar 

"gün kavuşurken köye bir adam geldi
peygamber olduğunu söyledi,
köylüler adama inanmadılar, "ispat et ! " dediler.
adam karşılarındaki eski suru gösterdi ve
"eğer bu duvar konuşur ve benim peygamber
olduğumu söylerse, inanır mısınız? " diye sordu :
köylüler; " El hak, inanırız." dediler..
adam duvara döndü ve ona elini uzatarak :
"konuş ya duvar ! diye buyurdu,
bunun üzerine duvar dile geldi ve şöyle dedi :
" bu adam peygamber değildir , sizi kandırıyor, peygamber değildir.."


"aslında ", diyordu "
varlık yokluktur, yokluk da varlık! "
hepsi gören göze bağlı..


"iktidar görkemi öyle bir şey ki,
bakışıyla her canlıyı kımıltısız hale getiren
bir engereğin bile gözünü kamaştırıyor.."


"tarih, insan gerçeğini anlamanın tek yoludur.. "
( ortega y gasset )


"galiba halkların kolektif bilinçaltı, düşündüğümüzden daha önemli; bunca sadrazamını idam etmiş bir imparatorluk, cumhuriyete dönüştüğünde hemen bir başbakan asıyor.."

(Livaneli bu kitapla "Balkan Edebiyat Ödülü" almıştır.)




Related Posts with thumbnails