25 Mart 2010

Ruhi Su

Ruhi Su2

“1912’ de Van’da doğdu. Adı Mehmet’ti; anasını babasını hiç bilmedi. Kendi anlatımıyla Birinci Dünya Savaşı’nın ortada bıraktığı çocuklardan biriydi. Van’dan Adana’ya getirdiklerinde çok küçüktü. Çocuğu olmayan fakir bir ailenin yanına verdiler. Onları; amcası ve yengesi biliyordu, öyle çağırıyordu”

Yengesi tarafından kasıtlı olarak dağ başında bırakılan ve binbir zorluklarla dağda günlerce yaşayan, ısrarı sonucu yengesi- amcasını bulan Mehmet’in çilesinin bitmediğini şu satırlardan anlıyoruz: “Bir gün yine sıradan bir kusuru bahane ederek Mehmet’i dövmeye başlıyor yengesi. Bir türlü hırsını alamıyor, Mehmet’i ağaca bağlıyor ve kamçı ile dövüyor. Bu dayak belki de Mehmet’ in yaşamının dönüm noktası oluyor. Onun bu kötü yaşamını komşular da biliyorlar. Mahalleden arkadaşı olan Hüseyin’in annesi Mehmet’i çok severmiş. O gün ona, “Seni Hüseyin’ in okuluna götürmemi ister misin.” diye sormuş. Mehmet, korkudan sadece başını sallayarak “evet” diyebilmiş”

30 RuhiSu

“Hüseyin’in Okulu öksüzler yurdudur. O zaman ki adı ile Dar-ül Eytam.Hüseyin’ in annesi Mehmet’ i Adana’nın tanınmış ailelerinden Suphi Paşa’ya götürüyor ve tavsiye mektubu alıyor. Sonra da öksüzler yurduna götürüp bu mektubu veriyor. Müdür, görevlilere,”Bu çocuğu hamama götürün, temiz elbise ve çamaşır getirin” dediğinde, Mehmet okula alındığını anlıyor. Tüm bunlar amcanın ve yengenin haberi olmadan yapılıyor. Yeni elbiseleriyle Mehmet’ i okulun bahçesine salıveriyorlar. O günleri şöyle anlatırdı: “Oyun denen bir şeyin var olduğunu o zaman öğrendim, içim içime sığmıyordu, şaşkındım.”

Ruhi Su, çok başarılı bir öğrencidir.1925 yılında Ankara’da Müzik Öğretmeni Okulu kurulmuştur. Hayatındaki tek amacı müzik öğretmeni olmaktır. Fakat beklenmeyen aksilikler yüzünden Ankara Müzik Öğretmeni Okulu’na değil de, İstanbul’a Halıcıoğlu Askeri Lisesi’ne öğrenci olarak kaydedilir. İstanbul’ a getirilirken adı değişmiş: Mehmet Ruhi olmuştur.

Mehmet Ruhi’nin içindeki tek aşk o yıllarda Müzik Öğretmeni olmaktır. Bu yüzden birçok zorlu sınavlardan geçtikten sonra, Askeri Okul ile ilişkisi çürük raporundan dolayı kesilir.Tekrar Adana Öksüzler Yurduna geri gönderilir. Oradan da öğretmen okuluna geçtikten sonra, âşık olduğu ebe-hemşire olarak çalışan bir hanımla evlenir. Müzik Okuluna geçtikten sonra eşi de Ankara’ya tayin olarak Numune Hastanesi’nde çalışmaya başlar.

ruhi_hsu ruhi su

Ankara Müzik Öğretmen Okulu’nun giriş sınavları Eylül ayında yapılır. Ruhi Su’nun arkadaşları aralarından topladıkları paralarla Ruhi Su’ya bu olanağı tanırlar. Gündüzlü olarak başarılı olursa, bir sene sonra yatılı olabilmek koşuluyla. İlk yılı başarı ile bitirerek yatılı okumaya hak kazanır. O sene, tek hece olduğu ve kolay söylendiği için Su soyadını aldı ve adı Mehmet Ruhi Su oldu.”
Ruhi Su’nun hayatındaki zorluklar bitmiyordu. İlk eşinden anlaşmazlık yüzünden ayrılmak zorunda kalır. Bu arada Opera yaşamına da nokta koymak zorundadır.

Opera yaşamı başlamadan bitince bütün sevgisini türkülere verir. Opera’dan hiçbir zaman vazgeçmez. Ancak türkü söylemekten ve derleme yapmaktan da vazgeçmez.
Konservatuarında türkülerini dinleyen hocalarından Markovich, “Türk müziğinin bu kadar güzel olduğunun ilk defa farkına varıyorum.” demiştir

Yıl 1945–1946. O sırada Ruhi Su, Ankara’da yedek subaylığını yaparken aynı zamanda operada oynamaya devam ediyor. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde ayrıca bir korosu var. Sonradan eşi olacak olan Sıdıka Hanım 1946 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’ne geliyor, dünya görüşleri arasındaki yakınlık, türkülere karşı duydukları ortak sevgi, aralarında güzel bir arkadaşlığın temelini atıyor.”

ruhi-su rs-p3d

Bu güzellikler yaşanırken oluşan bir takım olumsuzluklar yüzünden Ruhi Su’nun korosu kapatılıyor. Bu Ruhi Su’nun hayatındaki zorlukların başlangıcı oluyor, öyle ki biri bitmeden diğeri başlıyor.
Dostlar Korosu, Ruhi Su, yönetiminde türküler üzerindeki çalışmalarına ara vermeden sürdürür.1976 yılının sonunda “El Kapıları”, 1977’de “Sabahın Sahibi Var”,1978’de “Semahlar” uzunçalarlarında Dostlar Korusu Ruhi Su’ya eşlik etti. Ruhi Su, Dostlar Korosu ile İstanbul, Ankara’da ve Bursa’da birçok konserler vermiştir”

“Karşılaşılan nice güçlüğe göğüs gererek, koro elemanları, Ruhi Su’ya ve yaptığı işe duydukları sevgi ve bağlılıkla koroyu ayakta tutmayı uzun süre başardılar.”

Onun yaşadıklarını, karşılaştığı haksızlıklar karşısındaki ödün vermeyen kişiliğini ve her şeye rağmen dünyaya sesini duyurmayı başaran; onurlu, çağdaş kimliği ile yaşadığı çağa, selam verdiği insana, eliyle dokunduğu çiçeğe sorumluluk duyan; inandıklarını yaşamına geçiren, yaşadıklarıyla kendisini çoğaltan ve günümüze kadar gelen, insanlığın yüreğini sahne kapısı olarak gören Ruhi Su, türkülerin insanın en önemli ayrıcalığı, insanlığın meşalesini yakmak olduğunu yaşadıklarıyla kanıtlamıştır.

ruhi su sıdıka su

Sıdıka Su

1923-2006 Sivas'ta doğan Sıdıka Su, babasını kaybettikten sonra banka memuru ağabeyinin desteğiyle lise eğitimini Bursa’da aldı.

O günlerde hukuk eğitimi almayı düşünen Sıdıka Su’nun hayatını Bursa Cezaevi’nde görmeye gittiği şair Nazım Hikmet değiştirecekti. Şairle görüşmelerine sonraki yıllarda da devam eden Sıdıka Su, Ankara’da felsefe öğrenimi görmeye karar verdi.

Ankara Üniversitesi DTFC’deki yıllarında Ruhi Su ile tanıştı. O günlerde sanatçının kurduğu koroda çalışmaya başladı.

Türkülerin siyasetle yan yana yürüdüğü yıllarda Sıdıka Su, genç bir üniversiteli olarak Ruhi Su ile birlikte TKP’ye üye oldu. Ancak her ikisi de 1952 TKP Tevkifatı sırasında Ankara’da tutuklandılar.
Sıdıka Su 5 yıl boyunca Sultanahmet ve Harbiye Merkez Cezaevleri’nde yattı. Cezaevi yıllarının tek mutlu olayı Ruhi Su ile evlilikleri olacaktı. Nikah, ikisi de kelepçeliyken kıyıldı. Şahitleri Behice Boran ile Nevzat Hatko idi.

Cezaevi yıllarını dışarıdaki tecrit koşulları izledi. Önce Konya sonra Ankara’daki sürgün günlerinin ardından İstanbul’a döndüklerinde oğulları Ilgın doğdu.

Ruhi Su’yu kaybettiğimiz 1985 yılına kadar sanatçının zor yaşamında yanında olan Sıdıka Su o yıllardan sonra da Ruhi Su’nun bütün ses kayıtlarını ve arşivlerini özenle düzenledi.
1997’de kurulan Ruhi Su Vakfı’nın çalışkan kurucusu Sıdıka Su, geçirdiği kalp rahatsızlığına rağmen son gününe kadar güler yüzlü kişiliğini korudu.

Sümeyra_Ruhi_Su_ile_1.Gençlik_Festivali_Almanya

Bundan çok vakitler önce, ciddi bir geleneğe dayalı türküler, ülkenin tek yayın kurumunda İstanbul ağzıyla ve diliyle söylenirdi. İstanbul Türkçesi’ne çevrildiği için de bu türküler geleneği tamamiyle değil, sadece kıyısından köşesinden temsil ederlerdi doğal olarak.
Bir tarafta bu vardı, diğer yanda ise devletin yayın kurumunun tuhaf biçimde “mahalli sanatçı” olarak adlandırdığı geleneği, ana damarı temsil eden insanlar. Türkiye, türküleri kendi tadında ve geleneği içinde sadece bu “mahalli sanatçı”ların ağzından dinleyebilirdi devletin yayın kurumunda arada sırada.

Sonra bir adam çıktı ortaya, Klasik Batı müziği eğitimi almış. Çıktı ortaya ve o gür ve gürül gürül akan sesiyle türkü söyledi, türküler söyledi. O da İstanbul ağzıyla söylüyordu türküleri, ama geleneğin içinde yaşayan bir ruh üflüyordu o türkülerin içine. Bir devrimdi bu. Bir devrimciydi o.
Adı Ruhi Su’ydu. O kadar değişik bir ses ve şeydi ki söylediği ve yaptığı Ruhi Su’nun, türkü sevsin ya da sevmesin, hemen herkes kulak verdi bu müzik ırmağına. Bir şey değişti böylece. Ardından da çok şey.

Bir baraj yıkılmıştı ya, peşi sıra geldi diğerleri. Anadolu pop da o devrimcinin açtığı yoldan yürüdü. (Barışlar, Cemler, Fikretler, Moğollar ve bir çokları.) Yerel ve geleneksel olanı uluslar üstü haline getiren Zülfü Livaneli ‘de.

Kelimenin diğer anlamında da devrimciydi Ruhi Su. Hapislerde yattı, sürgüne gönderildi, devletin radyosundaki işine son verildi. Ama durmadı o, sürekli akıp durdu, o gürül gürül sesiyle, elinden bırakmadığı bağlamasıyla, parmağında tezenesiyle. Ta ki hasta olana dek.

Önce elleri titremeye başladı, saz çalamaz oldu. Sonra o yaşlı ve yorgun vücudunun önemli hastalıklar taşıdığı ortaya çıktı, prostat gibi, cilt kanseri gibi. Tedavisi için yurt dışına çıkması gerekti. Ama zamanlar her zaman olduğu gibi yine kötüydü onun için, hatta daha kötüydü; 12 Eylül dönemiydi. İstenmedi yurt dışına gitmesi, pasaport verilmedi, daha erken ölsün istendi.

Askerî dönemde bu ülkenin yöneticilerinin Ruhi Su’dan esirgediği duyarlılığı, başka ülkelerin aydınları gösterdi Günter Grass gibi. Türkiye’deki yöneticilere mektuplar yazdılar üst üste, tedavi olanağı sağlanması için Ruhi Su için. En son ve en sonunda minik bir geri adım attı Türkiye. ANAP Hükümeti’nin İçişleri Bakanı Yıldırım Akbulut döneminde 1985’te bir kereliğinde yurt dışına çıkmasına izin verildi bu büyük ustanın. Ama çok geçti artık. 20 Eylül 1985’te son sesini verdi dünyaya Ruhi Su.

Öldükten sonra bile rahat bırakmadılar onu, 2009’ da Ruhi Su'nun mezarı kimliği belirsiz kişiler tarafından kurşunlandı..

r_ruhisugecti ezgili yürek

Ruhi Su Kitapları

-Ezgili Yürek-Adam Yayınları-1998
-Türkü Halk Oyunları-Hagem Yayınları-1996
-Birlikte Yaşamak-Cevat Çapan
Ölümünün 16. yılında sanatçının hayatı, Füsun Akatlı'nın kaleminden bir kitap-CD'de toplandı
-Bir de Ruhi Su Geçti-Füsun Akatlı-KültürBakanlığı Yayınları

Ruhi Su Diskografisi

45’ likler…

-İskan Türküsü / Habudiyar
-Masalların Masalı / Rubai ve Kurtuluş Savaşı
-Gökte Yıldız / Bir Oyun Havası
-Lavık / Pireli Şiir
-Elif / Mantıvar
-Sarı Tamburam / Nefes
-Dadaloğlu / Niksarın Fidanları
-Evlerinin Önü Mersin / Mor Koyun
-Bebek / Urfani
-Akkuğular / O Yar Gelir
-Çamdan Sakız Akıyor / Bugün Ayın Işığı
-Heyamol / Drama Köprüsü
-Almanya'da Çöpçülerimiz / Tekerleme
-Uyur İken Uyardılar / Yine Bir Gariplik Düştü
-Köroğlu Yiğitlemesi / Kocabey

Diskografi-RuhiSu1

Albümler…

Dostlar Korosu eşliğinde

-1971-Seferberlik Türküleri-Kuvayi Milliye Des.
-1972-Yunus Emre
-1972-Karacaoğlan
-1972-Pir Sultan Abdal
-1974-Şiirler - Türküler
-1974-Köroğlu
-1977-El Kapıları (Sümeyra Çakır İle Birlikte)
-1977-Sabahın Sahibi Var (Sümeyra Çakır’la)
-1993-Semahlar
-1993-Çocuklar, Göçler, Balıklar
-1993-Zeybekler
-1986-Pir Sultan'dan Levni'ye
-1993-Ezgili Yürek
-1993-Ekin İdim Oldum Harman
-1987-Kadıköy Tiyatrosu Konseri I+II
-1988-Beydağı'nın Başı
-1988-Dadaloğlu Ve Çevresi
-1989-Huma Kuşu Ve Taşlamalar
-1990-Sultan Suyu "Pir Sultan Abdal'dan Deyişler"
-1991-Dostlar Tiyatrosu Konseri
-1992-Ankara'nın Taşına Bak
-1993-Uyur İken Uyardılar
-1994-Barabar
-1995-Aman Of
-2002-Seçmeler ve Hapishane Türküleri
-2003-Beni Ağlatırsan Yoluna Ağlat

“Ruhi Su’nun birinci ölüm yıl dönümünde “Ekin İdim Oldum Harman” plağı, kaseti ile birlikte Paris ve Türkiye’de aynı zamanda çıkarıldı. Bu plak o yıl yayınlanan aynı türdeki uzunçalarlar arasında, dünyanın önemli ödülleri arasında yer alan Charles Cros Akademisi’nin “Büyük Plak Ödülü’ne (Grand Prix du Dispve) değer görüldü. Ödül, 9 Şubat 1988 tarihinde Paris’te düzenlenen bir törende, dönemin Kültür Bakanı François Leatanol tarafından –sağlık koşuları nedeniyle törene katılamayan Sıdıka Su’ya iletilmek üzere-Pertev Naili Boratav’a sunulmuştur”.

15578692646502257kf5 RS-SiTu

“Seferberlik Türküleri ve Kuvay-ı Milliye Destanı”, “El Kapıları” ve “Şiirler ve Türküler” uzunçalarları Almanya’da da basılmıştır. “El Kapıları” Köln’de, o yılın “Eleştirmenler Ödülü’nü almıştır.”

“1991’de o yılın Yunus Emre yılı olması nedeniyle, ABD’de bir plak şirketi “Yunus Emre” ve “Pir Sultan Abdal” plaklarını tek CD olarak çıkarmıştır”.

Sanatçı hakkında Ajans21 tarafından, Ezgili Yurek: Ruhi Su 1995 (24 dk) adında bir belgesel hazırlanmıştır. Bu belgesel Ruhi Su hakkında hazırlanan ilk belgeseldir. Bunun dışında Avusturya Belgeseli ve Ruhi Su Belgeseli (Hilmi Etikan) adlarında iki belgesel film de Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı aracılığıyla gösterilmektedir.

Ayrıca bir filmde oynamış ve filmdeki şarkıları seslendirmiştir :

barbaroshayrettinpaa195

Barbaros Hayrettin Paşa (1951)

Yönetmen : Baha Gelenbevi
Senaryo : Kenan Orkan
Görüntü Yönetmeni : Özen Sermet
Müzik : Nedim Otyam
Şarkılar : Ruhi Su

Oyuncular : Cahit Irgat, Ayla Karaca, Cüneyt Gökçer, Mesiha Yelda, Münir Özkul, Rafet Gülerman, İbrahim Delideniz, Refik Kemal Arduman, Ali Korkut, Kadri Ögelman, Kadir Savun, Hulusi Kentmen, Ahmet Tarık Tekçe, Feridun Çölgeçen, Ercüment Behzat Lav, Nana Aslanoğlu, Ali Üstüntaş, Turhan Göker, Münir Ceyhan, Muharrem Gürses, Ruhi Su Yapımevi (şirket) : İpek Film (İpekçi Kardeşler)

Konu : Barbaros Hayrettin'in bir kontesle olan aşkı ve Preveze zaferinin öyküsü.

Ruhi_Su_1.Gençlik_Festivali_Almanya

Ruhi Su'nun kendi dilinden sanat anlayışı

“Bestelemek ayrı bir iş, icra etmek ayrı bir iştir. Halk da bir besteci olarak bu kuralın dışında değildir. İşte bundan dolayı ‘halk gibi söylemek’ sözü de yerinde bir söz değildir. Ne halk diye belirli bir kişi var, ne de halkın bütününü ifade edebilecek belirli bir söyleyiş var. Aşık Veysel var, Aşık Hasan var, Ahmet var, Mehmet var, biz varız. Biz hepimiz halkız. Her birimiz sesimiz ve kültürümüzün şartları içinde derece derece bir takım ayrıntılarla bu türküleri söylüyor ve değerlendiriyoruz.”

“Halk türküleri, halkın hayatı içinde gelişe gelişe bugünkü erişilmez sadeliğini bulmuş bir ifade vasıtasıdır. Kendi ölçüleri içinde halkı en iyi ifade eden ve milyonlarca insanı asırlardan beri duygulandıran bu melodilerin ve ritimlerin herhalde bir sanat değeri olsa gerek.

Sanatı, günlük hayatın gerisinden çıktısından kurtulmuş yüksek bir insan faaliyeti olarak düşünmeye alışanlar, haklı olarak insani hakikatle yüz yüze getiren sanatı yadırgıyor.

Halk, tabiatta ve toplum düzeninde hayatına tesir eden ne olursa, su baskını, zelzele, kıtlık, ölüm, askerlik, seferberlik, memleket işgali, yiğitlik, aşk, coşkunluk, gurbet, yoksulluk, din, iskan, sürgün, atına, öküzüne varıncaya kadar her şeyin, yazı ile söyleyip yazmak imkanından yoksun toplumlarda, türküler ve oyunlar, hem kitabın, gazetenin gördüğü işi görür, hem tiyatronun, konserin yerini alır. Halk türküleri, söyleyeceğini söylemiş, donmuş bir sanat değil, yaşayan bir varlık gibi her an değişen yeniden doğan bir sanattır.

RS-Afis1

Türküleri söyleyen insanların başka imkanlara da sahip olması gerekir. Mesela fonetekle, diksiyonla, türkülerin birtakım halk edebiyatıyla bağlantısını bulabilecek kadar folklorla ilgili birtakım bilgiler edinmesi lazımdır...Bunları bilen bir insan görür ki, türkülerin bir kısmı şarkı anlamına gelen lied (şarkı) bir kısmı arya, bir kısmı da resitatif karakterdedir. Bunlara sahip olmakla bizim şarkı sesimiz, birtakım cilveli oyunlardan, ağlamaklı miyavlamaklı olmaktan kurtulabilir.

Toplum bir savaşımın içindeyse sanat da, sanatçı da o savaşıma bir katkıda bulunmalıdır. İşlevi koşullara bağlı olarak, böylece gelişir. Karşılıklı etki-tepki konularına da bağlıdır bu. Koşullar değiştikçe toplumu, sanatı da değişir. Bu ilişki karşılıklı olarak birbirini daima değiştirerek, geliştirerek sürer.

Arabesk bir bunalım müziğidir. Bizdeki bu ‘arabesk müzik’ deyimi uydurma bir deyimdir. Belli ölçüler içerisinde yapılan, belli bir müzik biçminden çok, bir darbederliği, içeriğindeki melodramı sergileyen argo bir deyimdir bu. Böylesine yüzeysel bir benzetmeyle yanlızca Arap müziğine değil, Hint müziğine de, Türk sanat müziğine de, Türk halk müziğine de benzer. Aslında bu müzik ne yenidir ne de ileri bir anlatım gücüne sahiptir. Bütün yaygınlığına ve canlılığına karşın, anlatabildiği hep daha sulandırılmış olarak aynı konu, hep aynı dünya görüşüdür. Aşk ve kader. Yeni bir müzik değil, çünkü “Fosforlu Cevriye”lerden, eski Sulukule ve meyhane havalarından eskinin kenar mahallelerinden geliyor.

Ruhi Su ile ilgili web sayfası


450px-Ruhi_su_mezar_taşı RS-Afis3

Ruhi Su’nun yaşadığını bilmek, onunla aynı güzelliklerin insanı olmaya çalışmak, yaşama ve insana onun gönül gözleriyle bakmayı bilmek gerçek bir mutluluktur. Bir yanıyla; Ruhi Su’nun yaşantısının ve eserlerinin mirasçısı olmanın haklı onurunu taşımak ciddi sorumlulukları da beraberinde getirir..



Bu güzel insanın çıkarmış olduğu albümlerden seçme bir albümü burada bulabilirsiniz:

3 yorum:

  1. Hapishanede Ruhi Su’ya önce sazını vermemişler,bunun üzerine tutuklulardan Faik Şekeroğlu, tahta paspas saplarınlardan ona bir bağlama yapmış ve iki sene bu bağlamayla çalışmış.Yeni bir türkü öğrendiği veya bestelediği zaman çok yüksek sesle söylermiş, kadınlar koğuşundakiler de duyabilsin diye zaten askerler, subaylar da şikâyet etmezlermiş bu durumdan..

    YanıtlaSil
  2. Bu güzel bilgiler için tşkr etmeliyim,emeklerin için,paylaşımın için..su gibi okudum,içtim...

    YanıtlaSil
  3. Turk saanat halka Müziği'ne en güzel orneklerıyle hıtap eden ve onun zenginleştiren hocamızı sevgıyle anıyoruz zafer halkındır

    YanıtlaSil

Related Posts with thumbnails