18 Mayıs 2010

Tikhiy Don-1957-Sergei Gerasimov

cover_ Tikhiy Don-1957-Sergei Gerasimov3

Yönetmen: Sergei Gerasimov
Seneryo: Sergei Gerasimov
Roman:Mikhail Sholokhov
Tür / Renk : Drama,War, Renkli
Ülke/ Dil : Rusya, Rusça
Süre: USA:107 min | Rusya:340 min
Audio : mp3, 48000 Hz
Video : Avi, 25 frm/s, 576x432 (4:3)
Boyut: 4300.MB
Oyuncular (ilk 10): Pyotr Glebov, Elina Bystritskaya, Zinaida Kiriyenko, Daniil Ilchenko, A. Filippova, Nikolai Smirnov, Lyudmila Khityayeva, Natalya Arkhangelskaya, Aleksandr Blagovestov, Igor Dmitriyev

IMDB

vlcsnapJ236874 vlcsnapM272501

Mihail Şolohov'un Nobel ödüllü romanından çekilen Durgun Akardı Don, Ekim devriminin çarpıcı bir uyarlaması ve tarihin fırtınalı bir döneminde iki aşığın içten hikayesi. Dünyada Rusların Rüzgar Gibi Geçti'si olarak bilinen 1957 yapımı film, 1960'da Amerika'da gösterime gireceği zaman dağıtım şirketi tarafından ağır bir sansüre uğramıştı.

Don Nehri vadisinin ormanlık tepelerinde, öfkeli ve zalim bir Kazak genci olan Grigori, arkadaşının karısı Aksiniya'ya aşık olur. Kazak köy hayatının güzelliği ve Birinci Dünya Savaşı'yla Bolşevik Devrimi'nin karmaşası, bu aşk hikayesine trajik olduğu kadar da gerçekçi bir zemin oluşturur. Aldatma ve utancın baskısı altındaki aşıklar, eski düzenin lanetleriyle ve yeni dönemin tehlikeleriyle savaşmak zorundadır.

3 Bölüm / 6 CD lik bu filmi kaçırmayın derim.
Film 5.5 saat sürüyor

12 Mayıs 2010

Gravürlerle Türkiye-Elbiseler Portreler

01-Kapak 02-Kapak

Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan bu eser 8 ciltten oluşuyor. Gravürler gerçekten sizi bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.

Günlük meslekler:

Berber-II Ciğerci Hamal

Berber, Ciğerci, Hamal

Humbaracı Kalyoncu Sahlepçi

Humbaracı, Kalyoncu, Sahlepçi

Simitçi Reçelci Ciğerci

Simitçi, Reçelci, Ciğerci

Nisa Taifesi:)

Çengi-II Bohçacı Yahudi Kadını Maltalı Kadın

Çengi, Bohçacı Kadın, Maltalı Kadın

Müslüman Kadın-Yaz Giysili Tatar Kadın Türk Kadını-Batı Anadolu

Müslüman Kadın, Tatar Kadını, Türk Kadını

Saray Takımı-Ağalar

Kapı Ağası Kol Ağası Kızlarağası

Kapı Ağası, Kol Ağası, Kızlarağası

İçoğlan Ağası Haseki Ağa-Günlük Giysili Silahtar Ağa

İçoğlan Ağası, Haseki Ağası, Silahtar Ağası

Din-i Zevat

İmam Molla-Yaz Giysili Bektaşi Dervişi

İmam, Molla, Bektaşi Dervişi

ve diğer..

Rum Kızı-II Zeybek

Rum Kızı, Zeybek

Sünnet Çocukları Şimendifer Haydutları

Sünnet Çocukları, Şimendifer Hırsızları

366 MB | 113 Gravür

Her kitapta 250 ye yakın giysi/portre bulunmaktadır-Ben beğendiğim 11o gravürü taradım-Kitabın orjinalini Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı DÖSİM mağazalarından bulabilirsiniz.

09 Mayıs 2010

Ahmet Çuhacı

çuh2_0001

1950 yılında Konya'nın Çavuş köyünde doğdu, ilkokul, ortaokul ve lise öğrenimini babasının memuriyeti nedeniyle, değişik yörelerde tamamladı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirdi, sekiz yıl kadar da öğretmenlik yaptı. Bazı şiirleri bestelendi-plak kaset yapıldı, gazete ve dergilerde yayınlandı.

Ahmet Çuhacı1 iki Kuş

Kitapları

-Karanfil Çeliği-Nasrettin Hoca Turizm Derneği Yayınları (Kendi deyişiyle "ilk şiir kitabım Karanfil Çeliği adlı bir kızçocuğuydu. )
-1994-Kuşla Çiçek Arası-Mitos Yayınları
-1994-Beş Harfli Alfabedir Sevgi-Med Yayınları
-1996-İki Kişilik Mektuplar-Park Yayınları

Kuşla Çiçek Arası kitabının "Arasta" bölümü belgesel filmi yapıldı. Kitabın arka kapağında bununla ilgili şöyle bir yazı var:

Üç resim-üç ırmak şiir,
Arasta (mekan), Coğrafya (bir ülke),
Dellenmeler (insan)...
ve böylece kurulan
Resim-şiir kardeşliği,

Dizeleri okuyor
Kareleri seyrediyor
Şiirin görüntülenebileceğini duyumsuyoruz.


arasta

Yönetmen: Semih Taytak
Senaryo/Şiir : Ahmet Çuhacı
Anlatan: Mehmet Atay
Kurgu: Hale Başarır
Müzik: Ertuğrul Bayraktar
Yapım Tarihi : 1996
Süre : 23 dak.
Konu: Ahmet Çuhacının Arasta adlı şiirinden yola çıkılarak; Akşehir Arastasının yiten soluğunu anlatmaktadır.

Anlatılmaya çalışılan bir iki kenar süsü dışında Akşehir Arastası'dır, Arasta'nın 26.bölümünde adı geçen Pervasız, kırk iki yıldır çıkan yerel bir gazetenin adı, H.Jullien yüzyirmi yaşında 'ihtiyar baykuş' lakaplı baskı makinasının adıdır.

Coğrafya'da Türk insanı ve Türk yeşilinin 'mora çalmaya' başladığı yazılıdır. Dellenmeler'de , sırasıyla bilgi kırıntıları, sevgi ve yergiye yakın kesik-kesik çizgiler çizilmeye çalışılmıştır
Türkiye’nin köylüsü, kentlisi, işçisi az çok yazıldı çizildi. Küçük esnaf dediğimiz el-emekleriyle geçinen ve ‘ bir şeyler ‘ üreten insanlar, yani ‘ Arastalı’lar ‘ yazılmadı. Onların sorunları da, soruları da gün geçtikçe çoğalmada. Çağımızın gereği babadan oğula geçen birçok meslek ölmekte.
Arasta insan; gelenekleriyle, usta-kala-çırak ilişkileriyle, etikleriyle, dayanışmasıyla, folkloruyla, yaşama biçimiyle, son-uca doğru gitmektedir. Eski yıkılmakta ama yerine-iyi bir yeni kurulamamaktadır. Şiirde ustanın:

eski iyi değildi
şimdinin hükmü yok
yarını bilemem
.. dediği kadar var.

Başta insan olmak üzere her şey ‘ naylon’laşmakta, çocukları bile ninni bilmeyen anneler büyütmektedir.

Arasta; okunması zor bir yazıdır, alınyazısı gibidir. Elleriyle gören, elleriyle düşünen, elleriyle yürüyen insanların ellerine yazılmıştır. Elde kalan elleridir.

Arasta; çağımıza uyarlanmış bir uzunhavadır..

n618500744_1515096_8410

Muzaffer İzgü'nün Kuşla Çiçek Arası kitabına yazdığı önsözden:

Ahmet Çuhacı'nın bir çok şiirinin türküleştiril-mesinin nedeni var. O şiirinde eski Anadolu ozanlarının işlediği dostluğu dizelerine serpiştirirken hem çoşkuludur, hem cömerttir. Cömerttir ama, dostluğun hem pahalı hem zor, hem de mihnetli olduğunun farkındadır.

Çuhacı, şiirinde insanı anlatırken tarihten yola çıkar gibidir. Tarih içindeki en kutsal değerin emek olduğunu gözönüne sererken çok küçük motifler kullanmasına karşın emek bir anda devleşir.
Anadolu'nun o bilgelik kokan deyimleri Çuhacı'nın şiirinde dizenin öyle bir yerine gelip oturur ki, dersiniz o sözcük yıllar önce bu dize için denmiş, bu dize için ağızdan ağıza uçup gelmiştir. Çoğu zaman günlük yaşamda kullandığımız sıradan deyimlerin söz sanatında ne büyük bir güce sahip olduğunu, Ahmet Çuhacı'nın dizelerinde başkalaştığını, yüceldiğini, içindeki o ince gülmece gücünün doruklara ulaştığını görürüz.

Çuhacı'nın şiiri Yunus'tan, Pir Sultan'dan, Köroğlu'ndan damıtılmış, Nasrettin Hoca'nın gülmecesiyle beslenmiştir.

Şiirlerinde çocuklara, kuşlara, ağaçlara, çiçeklere her dizesinde yer vermiştir.
Çuhacı, Anadolu'nun bin yıllık türküsünü söylüyor şiirlerinde..

çuhacı_0001

Defterlerimdeki Ahmet Çuhacı..


01-Kuşla Çiçek Arası ‘ndan..

-On harfliydi ozanın adı
dokuz harfi
sessizdi...
( William Wordswodrth = bu tanıma matematiksel olarak uymaya yakın tek şair:)


-senle hiç karşılaşmadık
ve aynı kentte yaşadık
kırk-elli yıl
bir 'merhaba'mız
olsaydı
bak nasıl dost olurduk...


-dellenmeler deliliğe provadır
ne zaman sahneye konacağı
belli olmayan....


-mahpus dört duvarın ardında
iki candarma önünde, tüfekli
kaçmayı düşünüyor
belki kaçar bir gün,
ben
dört duvar arasında, körüğün başında
ne candarma var
ne demir, çelik parmak
kaçmayı düşünsemde kaçamam
çeker dururuz bir körüğün ucundan
döndürürüz
takvim adındaki tekeri
ellerimiz tarihten eski
.. en önce onlar eski-di....


-dün, benim dediğim doğruydu
şimdi , senin dediğin doğru
yarın, ikimizin de dediği yanlış...


-en çok izmarite acıdım
hem onsuz içemezsin sigarayı
hem işin bitince atarsın
- halkın tanımı gibi mi, ne...



02-Beş Harfli Alfabedir Sevgi ‘den..

-Sendeki seni sen ne bilirsin,
bendeki benden sana bir köprü vardır
Sendeki beni sen ne sanırsın,
bendeki senin de bir ömrü vardır...


-Kayanın üstünde biten allı gelincik
dayanır ayaza da suya dayanmaz
insanoğlu dediğin bir acaip millet
dayanır zincire de söze dayanmaz
bu yürek çarpıntısının tanımı yok
dayanır dikene de güle dayanmaz...


-Denize karşı oturmuşuz
sen,ben ve rüzgar
rüzgar kalktı gitti
denizin de çok umurundaydı...


-Yakasına
yastığına
yüksük diye parmağına
güller takar Güller Hanım...


-Acelesi var martının
çok değil iki kanat vurumu ömrü
bir kanat daha çırpsa, değecek kıyıya...


-Beş harfli alfabedir sevgi,
keşke yirmidokuz harfli olsaydı...



03-İki Kişilik Mektuplar’dan..


-Benle başlayan benle bitecek tarihimin
ortasını çoktan geçtim biliyorum
sana yazmanın başındayım
ne kadar da sürer bilmiyorum
mektup yazmak elimde yaşamak değil
ve sürüyor hayat sürüyüp zincirlerini...


-Gündüzün aydınlığı kendine yeter
gecenin karanlığı katran karası
çekemez diye geceler fazlasını
bölüşürüz birer-ikişer
ondan mı karanlıktır bir yanımız,
bir yanımız zaten gölge
dilim acıyor
sana yazıyorum ya...


-Sevgi, isyanın umudu,
korkunun ölümün kapı komşusu
sevgi, kuşluk vakti de, geceyarısı da,
on yıl sonrası da zamansız
sevgi, tek renkli resim, içinde acıyeşili
uçuk sarısı, cam göbeği bile var
sevgi, tanımaktır bilmektir
kendimden daha da çok seni...


-Sen benim olsan en çok annem
sonra çocuğum
en çok da, bi dolu sevgilim olursun
annemsen, başörtülü merdivenlere kadar çiçek
çocuğumsan, mutlaka kırmızı kurdelelerin vardır
sevgilimsen, annemden de çocuğumdan da çoksun
geriye kalan canımın son barış antlaşması
en kötüsü şu an hiç bir şeyim olmaman
daha kötüsü şu an hiç bir şeyim olmaman
daha kötüsü, atılmaz yakılmaz, kazısan çıkmaz
göğsümde yapışık duran...


-Bir fotoğrafını gönder
siyah beyaz olsun
fotoğrafın dursun sen gel
sen de dur, fotoğrafında dursun
yaz bana yeter...


-Neyi paylaştık
neyi çözdük sahi
keşke hiç karşılaşmasak mıydı
iki kişiliktir mektup demiştin
şimdi birimiz yok gibi
yok artık sana yazmayacağım
gene de sen benim kahramanımsın
beni anladın ya
suya değsin bir kanadın
göğe ersin bir kanadın
hoş geldin
güle güle...


-Diyelim aynı anda birbirimizi düşünüyoruz
saat farkı var aramızda
o bile mümkün değil
senden ayrı da
bir sen vardır diye
korkuyorum...


-Uzaklaşıyoruz daha uzaklara
çürümenin ve yok olmanın kıyılarına
uzaklaşıyoruz en çok da
kendimizin karasularından...


Bestelenmiş Şiirleri

-Ölüm denizin kıyısında anacığım
ölüm dilimin ucunda
ölüm soluk alışımında
ölüm göğün yüzünde
ölüm yerin dibinde
ölüm baş ucumda
sevgi gözümün kökünde yavrucuğum
sevgi kuşun kanadında
sevgi ne yerin dibinde
sevgi ne göğün yüzünde
sevgi başucumda
sevgi kuşun kanadında
sevgi senin yüreğinde
sevgi soluk alışımda
sevgi başucumda
ölüm ...ırak değil içimizde sevdiceğim
ölüm dişimin kovuğunda
sevgi ırak değil içimizde
sevgi kuşun kanadında
sevgi başucumda..
(Hasret Gültekin söyledi )


-Kızımın adı sevgi
ölüm...çok uzaktan akrabam olur
şimdi adını çıkaramam
adresi biraz karışık
kızımın adı sevgi
oğlumun adı barış
oğlumun adı barış
ölüm...bir defa yakalar beni
inadına uyanırım her sabah
inadına kurarım saati
kızımın adı sevgi
oğlumun adı barış..
(Edip Akbayram söyledi)


-Bir şafaktan ,bir şafağa
bir akşamdan,bir akşama
merhaba demeden daha
bu gitmeler gitmek değil
eğil salkım-söğüt eğil
bu benimki sevda değil
eğil yağmur,rüzgar eğil
bu bakışın bakmak değil
eğil dalga,bükül demir
güzelliğin gerçek değil
penceren kör, kapın sağır
bu bendeki sağır değil.
(Aylin-Zülfü Livaneli söyledi)

04 Mayıs 2010

Fernando Botero

imgFernando Botero2

Kendini “ En Kolombiyalı Kolombiyalı ” olarak nitelendiren ve son yüzyılın en çok merak uyandıran figüratif sanatçılarından..

1932 doğumlu Fernando Botero Angulo’nun ilk çizimleri, 16 yaşındayken Kolombiya gazetesinde yayınlandı. Gençlik yıllarında boğa güreşçisi olmak isteyen Botero, doğduğu şehir Medellin’de bir matador kursuna gitti. Ama 300 kiloluk bir boğa kendisine çarpınca bu sevdadan vazgeçip, ressamlığa ve heykeltraşlığa yöneldi.

b5a0bd31d744debb76e61e692f09dc76 OneHundred2

Bir boğa güreşçisini resmederek, ilk yağlı boya çalışmasını yaptı. 1959’da ilk ödülü “ Salón de Artistas Colombianos”ı aldıktan sonra çizimlerinin farklılığı anlaşıldı ve ünlenmeye başladı. Botero Fransa’ya sanat eğitimi almaya gitti.

2eb3239225f8ad761cbaadfbdf5823a0 0e1819a8d4a63f7d317951a14af2dced

Ölüdoğa ve manzara resimleri içeren işler yaptı. Fakat Botero yeteneğinin durumsal portrelerden yana olduğunu düşünüyordu. Ebatları abartılı, şişman insan ve hayvan resimleri ve heykelleri yaparak sanat dünyasındaki ilk sınavını verdi.

9d23336f9440f96dc45678498f29f1ba 9bd0a17172a4ffefd6c13a6929444b5d

Fernando Botero’nun en ünlü yapıtları, daha çok sanat tarihinin içinden seçtiği, ünlü sanatçıların başyapıtlarını tekrardan kendi üslubu ile ele aldığı resimlerdir. Bunlar arasında Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sı, Manet’nin Kırda Öğle Yemeği, Edgar Degas’nın Balerinler’i, Jan Van Eyck’ın Arnolfini’nin Düğünü, Velazquez’in Nedimeler’i sayılabilir.

8efa23eade68fb10f71db5105ababfdb botero1

Sanatçının tabloları kadar heykelleri de dikkat çekiyor. Malzeme olarak mermerin yanı sıra bronzu da kullanıyor.

Hombre_Mujer_y_Nino_Fernando_Botero Pareja_Fernando_Botero

Heykelleri, Champs Elysèes’te (Paris), Palazzo Pitti’nin önünde (Floransa), Park Avenue’da (New York) bulunuyor.

Leda_y_el_Cisme_Fernando_Botero boterothebighand

Animasyona yakın ele aldığı şişman figürler onun üslubunun merkezinde yer alıyor ve bu figürler için Botero, “Şişman güzeldir, çünkü şişman insanlar diğer insanların yüzünde hemen bir gülümseme yaratma kabiliyetine sahiptir, sempatiktirler bu yüzden resimlerimde şişman figürleri kullanıyorum” diyor.

409133867 335678011 481180975_0b497fa9c8_o

Niye hep abartılı motifleri kullandığını kendisiyle yapılan aşağıdaki söyleşinde açıklıyor. Söyleşiyi Yasemin Bay yapmış:

-Resimle çok ilişkisi olmayan insanlar bile sizin tablolarınızla bağ kuruyor ve çok seviyor. İnsanları bu şekilde yakalamayı nasıl başarıyorsunuz?

-Evrensellik gerçekten de çok zor. Mesela Kore’de sergi açtım. Ve bu serginin 200 bin tane ziyaretçisi oldu. Bunun için doğru unsurları yakalamak lazım. Her şeyden önce yerel olmanız gerekiyor.

-İzleyiciler sizin tablolarınızı bu kadar severken pek çok eleştirmenden olumsuz eleştiri alıyorsunuz. Bu sizi etkiliyor mu?

-Resimlerimden nefret edenler de var gerçekten. Ama çok şükür beni sevenler nefret edenlere göre çok daha fazla. Bu politika gibi bir şey. Bir konumda durursunuz; ya sizi severler ya da nefret ederler. Sanatta da aynısı. Ben de bir pozisyon aldım. Şahsen hiç rahatsız olmadım olumsuz eleştirilerden.

Índice de biografías - Fernando Botero - El cazador Índice de biografías - Fernando Botero - El desfile

-Sirk gibi eğlenceli resimler yaparken diğer yandan Ebu Garib’i ele alıyorsunuz. Konular farklı olsa bile stil aynı. Seçmeniz gereken bir yöntem var. Bu sizin ikna yeriniz, duruş noktanız. Konular farklı olabilir hatta birbirinin zıttı olabilir. Bu bir sanatçının parantez açması gibi. Ebu Garib resimlerinizi neden Berkeley Üniversitesi’ne bağışladınız?

-Latin Amerika’daki askeri darbeler, politik olaylardan etkilenerek yaptığım resimlerimin yanı sıra zindanlarda işkence gören insanlarla ilgili eserlerim de var. Bunları Berkeley’e bağışladım çünkü onlar ilgi gösterdiler. Öte yandan Ebu Garib resimlerimin Amerika’da kalması mantıklıydı; oradaki insanlar bunu görmeliydi. Berkeley özel bir atmosfer, liberal bir üniversite. Oradaki sergide bazı insanlar geçmişte yaptıklarının görüntüleriyle karşılaşmaktan rahatsız oldular.

Índice de biografías - Fernando Botero - El Presidente 02 botero_nunzio

Ebu Garib serisi dışındaki savaşla, yıkımla ilgili resimlerimi New York’ta müzelerde görebilirsiniz. Mesela 15 diktatörün resmini yaptım son dönemlerde; bunlar özel koleksiyonlarda. Buraya o serileri getiremedim çünkü çoğunu vermiştim.

-Yaşayan en pahalı ressam olduğunuz doğru mu?

-Keşke! Latin Amerika’da en pahalı ressamım. Dünyada da öyle bir şeyi umut ederdim.

-Botero denildiğinde akla ilk şişman kadınlar geliyor.

-Ben şişman kadın çizmiyorum. Bu hacimle alakalı bir durum. Hayvanları da öyle çiziyorum nesneleri de. Ama kadınları çok daha iyi çizebildiğimi görüyorsunuz. Her zaman hacimle ilintili çalışmalar yaptım. Resimde hacmin çok önemli bir element olduğunu düşünüyorum. Canlılık unsurunu daha iyi veriyorsunuz hacim sayesinde.

3546cd30517d8901cd9cb6d42f9e7042 1380178_9ba7_625x1000

-Kolombiya ile bağlarınız nasıl?

-Kolombiya’da üç evim var her yıl üç-dört hafta geçiriyorum ama genelde Paris ve İtalya’da yaşıyorum. Kolombiya ile bağlarım çok kuvvetli. Her sabah interneti açıp Kolombiya gazetelerini okuyorum. 35 yıldır koleksiyonerim, 100’den fazla tablom var; Monet, Picasso, Degas ve Kuzey Amerika sanatçılarının eserlerinden oluşan. Bunları ve bazı tablolarımı Kolombiya’da Bogota’da ve Medellin’deki iki müzeme bağışladım.

0084a3df558820f2f4d0a2c94429524b 152c1412493478d315579c8c4f22157c

Botero’nun sanatında ayrıca Latin Amerika da önemli bir yer kaplıyor. Resimlerinde yerel unsurlar da mutlaka yerini buluyor. Sokaklar, evler, yaşantılar ve dans bu konular arasında öne çıkanlar arasında... Avrupa’da gördüğü sanat eğitiminden sonra resimleri Velazquez, Ingres, Delacroix, Courbet gibi isimlerden etkilenmiş.




Botero, 2005 yılında, ABD’nin Irak’ı işgali sırasında, Bağdat’taki Ebu Garib hapishanesinde Iraklı tutuklulara uygulanan baskı ve işkenceleri eleştirel bir yaklaşımla betimleyen resimler yapmış, bu resimler bütün dünyayı derinden etkilemişti.

milliyetsanat


306 Adet Botero


Related Posts with thumbnails