13 Nisan 2011

Çay..çay..çay..

 

İlk çay biraz keyif, biraz da tıbbi nedenlerle içilmiş, çay içerek zihni uyanık tutmak, bin bir derde deva özelliklerinden yararlanmak hep söz konusu edilmiş. İşin güzel ve şaşırtıcı yanı ise, çayın sıcak bir içecek olmanın ötesine geçmesiyle başlıyor.

Önce Çinliler, daha sonra çayı onlardan altıncı yüzyılın sonuna doğru aldıkları söylenen Japonlar, kendi dini ritüellerine ve eskiden beri törensel olan yemek adabına uygun düşen bir çay içme töresini geliştirmişler. Dünya üzerinde milyonlarca kişi gün boyu çay içerken bunu sıradan bir iş gibi yaparken, Japonlar ve Çinliler, buna derin bir anlam yüklüyor.

1numara0 1numara5

Avrupa'da 17. yüzyıldan beri bir keyif maddesi olarak bilinen çay, 19.yüzyılda tüm Kuzey Denizi civarında, bir halk içeceği haline gelmiştir.Tüm dünyada, toplumsal yaşamda oldukça önemli bir yer tutan çayı, Hintliler süt ve şekerle, Kuzey Afrikalılar yeşil çayı taze nane ile lezzetlendirirler. Çay kültürü her ülkede farklı yorumlanmaktadır.
T'u, Tsö, Çong, K'a ve Ming gibi isimlerle çaydan söz eden eski kitaplar, 
bu bitkinin yorgunluğu almak, sakinleştirmek, şevklendirmek ve gözü kuvvetlendirmek gibi şifaları olduğunu yazmışlardır. 

Çoğunlukla dahilen kullanılmakla beraber romatizma tedavisinde merhem şeklinde haricen de kullanılmıştır. Taocular çayın, ölümsüzlük iksirinin ana maddesi olduğunu söylerlerdi. Budistlerse uzun meditasyon seansları boyunca uyumamak için çok miktarda çay içerlerdi. Güney Hanedan’larının şairleri "yeşim renkli sıvının köpüğü" ne duydukları derin hayranlığa dair pek çok eser bırakmıştır.

1numara3 1numara1

Çin'de çay kültürünün dönem ve ekolleri olmuştur. Kaynatma, Çırpma ve Demleme olmak üzere başlıca üç dönemden söz edilebilir.

Kaynatma Çay
İlk dönemde, yapraklar buhardan geçiriliyor, havanda eziliyor, bir kaba konuluyor ve pirinç, zencefil, tuz, portakal kabuğu, baharat, süt ve hatta bazen soğanla kaynatılıyordu. Günümüzde bu adet, farklı içerikte özel şuruplar hazırlayan Tibetliler ve bazı Moğol kabilelerinde görülmektedir. Çayı, Çin kervansaraylarında tanıyan Rusların çaya limon dilimleri koymaları da bu eski adetin bir devamı olmalı.

8. yüzyılda Lu Yü, Ça-King adlı eserinde en iyi çay yapraklarını: "Tatar atlılarının çizmeleri gibi kara, güçlü bir öküzün boynuzları gibi kıvrımlı, vadiden yükselen sis gibii tatlı bir meltemin dokunduğu göl kadar parlak ve yağmur kadar nemli ve yumuşacık" olarak tanımlıyordu.

Çay, Çin seramik sanatı üzerinde de etkili olmuştur. Lu Yü çaya kötü bir pembe renk veren beyaz porselendense çayın yeşilini ortaya çıkaran mavi fincanları tercih etmiştir. Daha sonraki dönmelerde de Song Hanedanın ustaları mavimsi siyah, ya da koyu kahverengi ağır porselen kapları yeğlediler. Minglerse beyaz ince porselen fincanlarda içmeyi seçtiler.

Tang dönemi şairlerinden Lo T'ong, "İlk fincan dudaklarımı ve ağzımı ıslatır, ikincisi yalnızlığımı siler, üçüncüsü içimdekileri açığa çıkarır, dördüncüsü beni terletir ve bütün dertlerim gözeneklerimden uçar gider. Beşinci fincanda arınırım, altıncı beni ölümsüzlüklerin krallığına götürür, yedincisi ... ah daha fazla içemeyeceğim! Sadece serin bir rüzgarın kollarımı şişirdiğini hissediyorum. P'eng-le Şan nerde? Bırakın da şu tatlı rüzgara binip buralardan uzaklaşayım".

6647315410858fb5a568f29ddc06a9f7 a9c33adedf371f69efc4bea362eb677b Kyoto_Tea_Time_by_tensai_riot

Çırpma çay
İkinci çay ekolünün doğuşu Song Hanedanlığı dönemine rastlar. Yapraklar küçük bir taş değirmende toz haline getirildikten sonra bambudan yapılmış bir fırça ile sıcak suda çırpılıyordu. Bu dönemde tuzdan tamamen vazgeçildi. Çay sunumları ön plana çıktı. İmparator Hueitsong ender çaylar elde etmek için hazinesini tüketti. Yirmi çeşit çayı anlattığı bir deneme yazdı. Kendisi en nadir bulunan "Beyaz Çayı" tercih ediyordu.

Demleme Çay
17.yüzyılda Çin Mançuların boyunduruğuna girdi. Gelenek göreneklerde kökten değişimler oldu. Çay artık sıcak su dolu bir kâse ya da fincanda yapraklar demlendikten sonra içiliyordu.

Cattail_Tea_by_ursulav Tea_by_phoenix_feather

Fransız Çay Kültürü
Fransız entelektüellerinin özel bir çay sevgisi vardır. Yaygın çay salonlarının yanı sıra, romantik isimlerin takıldıkları çeşitli çayların satıldığı küçük çay dükkanı zincirleri vardır.
Fransız kültüründe çay, uzun süre demlenmeden, ince porselen bir fincanda ikram edilir. Hafif içimli bir çayın yanında küçük bir çikolata, krokan veya pralin ikram edilir.

İngiliz Çay Kültürü
Çayla 17.yüzyılın sonunda sömürgesi Hindistan vasıtasıyla tanışan İngilizler zamanla çayı yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline getirdiler. Çayın ilk başlarda pahalı olması, yaygın bir içecek olmasını engelledi. Bu da çayı üst düzey toplantılara özgü bir şölen, prenslere ve asillere ayrılmış bir hediye haline getirdi.

İngilizler, Early Grey çayını tercih ederler. Bu yoğun kokulu çay, bergamut esansı ile harmanlanarak hazırlanmaktadır. Bugün İngiltere’de çat kapı gelen birine konukseverliğin işareti olarak bir fincan çay sunulur. İkindi vakti olan 'Beş Çayı' olarak adlandırılıp, Dünya'ya da armağan edilen küçük çay daveti, dostların bir araya gelmesi için düşünülmüş olup, Kral Edward döneminden beri devam etmektedir.

Bu arada İngiltere Kraliçesi'nin çayının suyunu bütün gezilerinde yanında taşıdığı söylenmektedir.

Afternoon_Tea_by_Boatwright A_Quiet_Swish_by_shadowgirl Tea_Pot___Bigger_View_by_cafe_star

Japon Çay Kültürü
Çay, birçok diğer şey gibi Çin'den Japonya'ya taşınmış ama Japonlar çay tarihini daha iyi belgelemiş, törenselliği derinleştirmiş ve onu da törensel yemek kültürlerine uygun olarak kendilerine has bir çay içme töresi haline getirmişlerdir.

Taoculuk, Budizm ve Zen'in felsefi, dini dünya anlayışıyla sıkı bir ilişki içinde olan Japon çay töresinin başka bir eşi yoktur. Haz almaya değil, iç dünyaya ilişkin bir ritüel olan Japon çay töresinde, Katolik ayinlerinde İsa'nın kanını simgeleyen şaraptan daha önemli bir yeri vardır. Özel çay evlerinde gerçekleştirilen bu törenin öncelikli görevi, konukları en uygun ve en zarif bir biçimde ağırlamaktır.

Mükemmel bir çay hazırlamak için tek bir yol yoktur. Bir sanat eseri olarak çay, en ince niteliklerini ustasının elinde gösterir. İyi ya da kötü resim olduğu gibi iyi ya da kötü çay da vardır. Dünya da en kötü üç şeyden biri kötü hazırlanarak mahvolan mükemmel bir çaydır.

curly_tea_pot_by_cl2007-d3bkjws

Moğol Çay Kültürü
Moğolların çay içme biçimleri ise inanılır gibi değil. Çaya biraz yağ, bir tutam tuz, biraz un ya da darı ekliyorlar. Hadi bu neyse, ama ya kuzu etli çaya ne dersiniz? Dilim dilim edilip bir hafta açık havada kurutulmuş kuzu etini çayın içine atıp içerek, soğuk iklim koşullarına ve göçebe hayata karşı güç ve enerji kazanıyorlar.

Rus Çay Kültürü
Rusya'da her öğün çay içilmesi bir gelenektir. Ruslar çaylarını semaverde demlerler, beyazlatılmamış şeker ve limon suyu ilave ederek içerler.
Gerçek bir çay tiryakisi Rus çayına şeker atmaz, şekeri ağzına alarak çayını içer. (Karslı'larda öyle-hatta Erzurumlular bunu bilseler o dönemlerde bu gomonistlere daha bir sempatiyle bakarlardı:)

Eski kültürü yaşatanlar arasında, çaya şeker yerine bir çay kaşığı kaymak koyanların yanısıra, Anadolu'nun kimi yörelerinde olduğu gibi ve çayı bazen bardak altlığına dökerek içenlerde bulunmaktadır.
Çay, konuklara yanında marmelat ile sunulur. Daha fazla çay gelmesini önlemek için bardağın altlığı bardağın üstüne konulur.

Kaynaklar:

-Çay Kitabı-Okakura Kakuzo-Çeviren Ayça Ögel 
-CRI Online 
-Your Great Days In Paris 
-Mental Flos


197091_173931432659784_133339703385624_445474_6203791_n caay

Türklerde Çay
Türkiye'de çay yetiştirme konusunda ilk girişimin Tanzimat devrinde 1888 yılında yapıldığı, dönemin yazılı belgelerinden anlaşılmaktadır. Edinilen bilgiye göre Japonya'dan getirilen çay tohumları Bursa ilinde ekilmiş, ancak ekolojik özelliklerin çay yetiştiriciliği için uygun olmaması nedeniyle bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Türkçe'de çay ile ilgili ilk ciddi eseri, çaya olan aşırı düşkünlüğü sebebiyle adı 'Çaycı'ya çıkan Hacı Mehmed İzzet Efendi verdi ve bugün 'Çay Risalesi' veya 'İzzet Efendi Risalesi' diye bilinen eserini kaleme aldı.

İzzet Efendi 1819'da Edirne'de doğdu. İstanbul'a gelerek devlet hizmetine girdi. Hicaz Vali vekilliği, Suriye Merkez Mutasarrıflığı ve Basra Valiliği gibi çeşitli memuriyetlerde bulundu. En son görevi olan Adana Valiliği görevi ise çaya olan merakından dolayı saray tarafından 'lütfen' verildi. Bu çay meraklısını tanıyıp hatıralarında ondan bahsedecek olanlar, İzzet Efendi'nin idareyle yahut valilikle hiçbir ilgisi olmadığından yakınacak, 'ziyaretine gelenleri makam odasında bizzat yaktığı büyükçe semaverinden eliyle çay ikram ettiğini biraz tatlı biraz da şikayetçi bir tavırla nakledeceklerdi.

1numara6 1numara4

1879'da, İstanbul'da 81 sayfalık bir 'Çay Risalesi' bastırdı. 1844 yılından beri çayla içiçe olduğunu ve çayı bizzat yetiştirdiğini yazıyor, çayın adının nereden geldiğinden ve hangi dillerde çayla ilgili ne gibi yayınların bulunduğundan tutun, yeşil çayın sıkça esneme ve ağız kamaşması yaptığına, 'Kalbe heyecan, uzuvlara titreme, vücuda zaafiyet' verdiğine ve sütlü çay içme ádetinin nereden geldiğine kadar çay hakkında birbirinden garip konudan bahsediyordu.

Ancak o dönem Türkiye'sinde çayı sadece meraklıları tanırdı. Yıldız Sarayı'nın limonluğunda, Boğaziçi'nde Azeryan Efendi'nin yalısında, Büyükdere'deki Orman Mektebi'nde ve İstanbul Tıp Fakültesi'nin bahçelerinde, Nebatat bahçelerinde sadece merak yüzünden çay yetiştirilirdi.

Türkiye'de çay yetiştirilmesi konusunda temel oluşturan girişim ise 1917 yılında gerçekleştirilmiştir. Zamanın 'Halkalı Ziraat Mektebi Alisi' müderrislerinden botanikçi ve eski Mardin Mebusu Ali Rıza Erten'in de aralarında bulunduğu bir heyet Batum ve çevresinin Türkiye'ye geri verilmesini izleyen günlerde inceleme yapmak üzere yöreye gönderilmiştir. Bu inceleme esnasında Ali Rıza Bey, çay, narenciye ve bambunun Batum civarında yetiştirilmekte olduğunu görmüş; bu bitkilerden bilhassa çayı bilimsel olarak da etüt etmiştir. 

İncelemelerini batıya doğru ilerletmesi sonucunda, Rize ve havalisinin toprak ve iklim özellikleriyle Batum ve civarı toprak ve iklim karakterlerinin birbirlerine çok benzer olduğunu gören Ali Rıza Erten, çayın Anadolu'muzun bu parçasında da yetiştirilebileceği kanaatine varmıştır.

caycicek10 caycicek6

Hükümetin, Kendi Kendine Yetme ilkesini benimsemesi ve 1933 yılında bunu bir programa bağlaması üzerine, ülkemizde çay tarımı yeniden gündeme geldi. Ancak organizasyonun sağlanması ve hazırlık çalışmalarının tamamlanabilmesi için iki yıl daha geçti. 1935 yılında Ziraat Vekili Prof. Dr. Muhlis Erkmen'in bir bilim heyeti ile birlikte Rize'ye yaptığı inceleme gezisinde, bölgenin çay tarımı ve sanayisinin gelişmesine her yönden elverişli olduğu kanısına varıldı.

Tartışmalar ve yazışmalarla iki yıl daha geçer ve 1937 yılına gelinir. Çay tarımının yerleştirilip geliştirilmesi için Zihni Derin tam yetki ile yeniden görevlendirilir. Geçmişte kaybedilen yılların deneyimleriyle sıkı tutulan işler bu kez daha bilinçli ve programlı şekilde yürütülmeye başlanır.
Tohum damızlık bahçeleri kurmak, fidan üretmek amacıyla, 1937, 1939 ve 1940 yıllarında Sovyetler Birliği'nden Gürcistan kökenli toplam 70 ton çay tohumu satın alınarak üretim yaygınlaştırılır.

Giderek yaş çay üretiminin artması nedeniyle çay fabrikası kurma zorunluluğu ortaya çıkar. İlk çay fabrikasının temeli 21 Haziran 1946 tarihinde atılarak, 60 ton/gün kapasiteli olarak 1947 yılında Rize'nin Fener mevkiinde işletmeye açılır. Fabrikanın başına da müdür olarak İzzet efendi (İzzet Ateş) getirilir.

toplanacak gtp

Yeşil Çay
Çay "siyah", "oolong", "yeşil" ve "beyaz" olarak dört kategoriye ayrılabilir. Hepsi "Camelia Sinensis" adlı bitkinin yapraklarından elde edilir. Çayları farklı kılan üretim aşamasındaki fermantasyondur. Yeşil çay hiç fermente edilmez. Çayın en tazesi ve vücuda siyah çaydan daha faydalı olanıdır.
Yeşil çay, anti kanserojendir. Vitamin E, Vitamin C, resveratral... vb. antioksidanlardan daha güçlüdür. 

Kanser riskini azaltır. Kadınlarda yumurtalık kanserine yakalanma riskini yüzde 60 oranında azaltmaktadır. Anti enflamatuar hücre yenileyicidir. Dolaşımı düzenler. Kolestrolü ve yüksek tansiyonu düşürür..
Dünyada üretimi yapılan 3,2 milyon ton çayın, 700 bin tonluk bölümünü yeşil çay oluşturmaktadır.

Pueroh Küçük briket pu-erh

Diğer Çay çeşitleri

Organik Çay
Instant Tea (Düşük kaliteli Çay )
Kırmızı Çay (Tamamen Okside olmuş Çay)
Oolong Çay (Yarı Okside Çay)
Pu-erh Çay (Yıllanmış ve Preslenmiş Çay)
Siyah Çay (Okside Edilmiş Çay )
Beyaz Çay (Tamamen Tomurcuk iken toplanan Çay)

caytursusu9 teasabun

Çaydan halihazırda yapılan ürünler

-Çay Sabunu
-Çay Sigarası
-Çay Tohum Tozu
-Çay Tohum Yağı
-Çay Turşusu

tea__by_h3_six-d2yjykh Tea_Wall_by_ahermin

Bir de çay tarifi verelim:

Kafkas usulü çay
Porselen bir demliğin içine, adam başı bir tatlı kaşığı, tozu elenmiş çay konur. Önceden kaynatılıp soğumaya bırakılmış su, yarısını biraz geçecek şekilde demliğe doldurulur. Kapağı kapatılan demlik, daha önce ateşe konulan ve fokur fokur kaynayan çaydanlığın üzerine oturtulur. Çaydanlığın üzerinde 15-20 dakika kalan porselen demlik, ateşten alınır ve üzerine bir havlu örtülüp beş-on dakika dinlenmeye bırakılır. Servis yapılırken bardağa önce sıcak su, onun üzerine de arzu edildiği kadar dem ilave edilir.!

İsteğe bağlı şeyler:
Kafkasya’da yaşayan insanlar, çaya kekik katmayı neredeyse hiç ihmal etmiyorlar. Çünkü, bir kaşık kekik eklenmiş çay, sağlık açısından çok daha faydalı özellikler taşıyor. Neden mi? Kekiğin içinde ‘oleum serpili’ denilen bir tür yağ var. Bu yağ, mide ve pankreas salgılarının düzenlenmesini, dolayısıyla da sindirimin kolaylaşmasını sağlıyor. Kekik ayrıca, mide spazmlarına mani oluyor, kan dolaşımını hızlandırıyor ve böbrek kumlarının düşmesine yardımcı oluyor. Son olarak, kekiğin şeker hastalarının şekerini düşürdüğünü, mide ve bağırsak ağrılarına iyi geldiğini de söyleyelim.

Hamiş: Demliğe atılacak iki yaprak taze adaçayı, içindeki vitaminler ve aroması sayesinde insana zindelik verir.

Poisioned_Tea_by_KikuFire Red_tea_time_by_kir_tat 5152042404_ca6972998f_b

Bu kadar çok sevilen şeyin şarkısı da olur tabi:
Çay Mahnısı-Şövket Elekberova


Kimin ağrıyır canı, okşayıptı mercanı
Her bir derdin dermanı çay çay çay
Armudu istikanda çay, üregimiz yananda çay
Aranlısan dağlısan çay çay çay, etirlisan dağlısan çay çay çay


Herkese gelse gonah, lazım değil soruşmah
Gelsin yemehten gabah çay çay çay
Gışın garlı savunda, yayda gırda bayırda
Gezir ne sorağında çay çay çay
Armudu istikanda çay, üregimiz yananda çay
Aranlısan dağlısan çay çay çay, etirlisan dağlısan çay çay çay


A gülüm ey alın gelin elleri, kimin yohtur heberi
Okşayıptı mehmeri çay çay çay
Armudu istikanda çay, üregimiz yananda çay
Aranlısan dağlısan çay çay çay, etirlisan dağlısan çay çay çay


Üregim çay çay çay, etirim çay çay çay
Mehmerim çay çay çay..




Çayla ilgili herşeyi bulabileceğiniz bir kaynak site

1 yorum:

  1. Bir "çayyaş" olan ben bu yazıyı hazırlarken 1-2 şey dikkatimi çekti; biri tükettiğimiz ve bizim için birer besinden ibaret olan herşeyin aslında başlıbaşına bir tarihi olduğunu (tuz, kakao çekirdeği,çikolata, portakal, denizkabuğu hatta vb.)görüp şaşırıyorsunuz-örneğin bir dönemin en büyük soygununun o zaman ki devleti temsil eden zevatın elinde bulunan ve para ile aynı anlama gelen kakao çekirdeklerinin bir gece yarısı bulunduğu depolardan çalınmasını okuyorsunuz yada evinde tuz bulunduğu için ihbar edilip asılan bir vatandaşın durumuna bakıp iyi ki o dönem yaşamamışım diyorsunuz-deniz kabuklarının gene bir dönem para yerine kullanıldığını görüp evinizdeki deniz kabuğundan yapılmış anahtarlık-kolye gibi şeye daha farklı bir gözle baktığınızı yakalıyorsunuz kendinizi.. İkinci bir hususta şuydu: 1933 de hükümetimiz "kendi kendine yetme ilkesi" başlığı altında bir kanunname yayınlamış..Ne bir güzel bir kanunmuş bu sırf ismi insanın içini ısıtıyor..

    YanıtlaSil

Related Posts with thumbnails