20 Temmuz 2013

Italo Calvino




Yazar, denemeci ve bir kültür adamı olarak İtalyan edebiyatının belki de son aydını olarak değerlendirilebilecek Italo Calvino, 15 Ekim 1923'te Küba'da Santiago de Las Vegas'ta doğar. Tarım mühendisi olan babası Mario, deneysel bir tarım merkezi ve okulunu yönetmek üzere, Küba'da bulunmaktadır. Annesi Evelina da botanikçidir. 1925 'te aile İtalya'ya döner. Calvino'nun çocukluğu San Remo'da geçer. 

Calvino, sol görüşlü, ilkeli ve güçlü birer karakter olan bir ana babanın çocuğudur. Ailede onurlandırılan tek şey bilimsel araştırmadır. Bir evlat için ezilmemenin tek yolunu, savunma düzeneği oluşturmak olarak gören Calvino'ya, bu edindikleri; faşizm İtalya'sında, İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vereceği yıllarda, siyasal konulara yönelik seçimlerinde etkili olacaktır. Ancak gençliğinde 'asık yüzlü' bulduğu bilimsel araştırmacılık da ister istemez onun kılı kırk yaran yazarlığında bir biçimde uçlarını verecek, renkli bulduğu anlatı karakterlerinde, özellikle de Calvino'nun gözlerini tümüyle dış dünyaya çevirdiği Palomar (1983) kitabında Bay Palomar'da etlenecektir. 

Yeniyetmelik yıllarında edebiyatın yanı sıra karikatürler, çizgi romanlar, mizahın ince alaylı gücü ve sinema ilgisini çekmektedir. Savaş patlak verince, o güne dek gözüne 'farklı ahlâk ve görenek tonlarından oluşan bir yelpaze' gibi görünen, herhangi bir zıtlığın değil, öylece yan yana konmuş bir tablo olarak açıkladığı dünya algısı kökten bir değişime uğrar, ideolojik konumundaki belirsizlik yerini kesinkes seçimleri gerektiren bir tavra zorlar onu. 

Ailesinin de etkisiyle Torino Üniversitesi Tarım Fakültesi'ne yazılır. Bu arada liseden arkadaşı, ileride La Repubblica gazetesinin kurucusu ve milletvekili olacak sosyalist gazeteci Eugenio Scalfari'nin dostluğu, Calvino'ya kültürel ve siyasal konularda etki eder. Artık faşizm karşıtıdırlar. Calvino, 1943 yılında Salï Cumhuriyeti'nin çağırmasına karşın askere gitmez, birkaç ay gizlenir. 1944'te İtalyan Komünist Partisi'ne girer, yirmi ay boyunca partizan mücadelesinde, Deniz Alpleri'nde çarpışır. Bu arada annesiyle babası, Almanlar tarafından tutuklanır ve zorlu, uzun bir rehinelik dönemi yaşarlar. 

Direnişçilere katılmanın 'dünyanın çatışık gerçeğinde yolunu bulabilmek için' eşsiz bir insancıl davranış olarak bir ömür boyu insani olgunlaşma adına kendisine çok şeyler kattığının bilincinde olacaktır. Aydınlanmacı akılcılık, iyi ile kötü arasındaki dindirilemez çatışma (İkiye Bölünen Vikont, 1952), insan ve aydın ideali (Ağaca Tüneyen Baron, 1957) onun felsefi 'takıntıları'nın kurucu öğeleridir. Bütün değerlerin altüst olduğu savaş sonrası, gerçeğin belgelenmesi ve toplumsal sorumluluk adına, sanatta başgösteren yeni gerçekçi tavır, onun da sanatında bir eğilim olarak belirleyici olur. Dünyanın kaynaklarının çarçur edilmesi, insanlık yararının gözetilmemesi ve adaletsizliğe karşı mücadele etmek her şeye 'yeniden sıfırdan başlamaya hazır olmak anlamına da' gelmektedir çünkü. 
Savaş sonrası Torino Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne yazılır ve bu kente yerleşir. Komünist Parti'nin bir eylemcisi olarak çeşitli gazetelerde yazılar yazar. 'İlk okurum' dediği Cesare Pavese ile tanışır. Elio Vittorini ve Pavese gibi aydınlarla kurduğu dostluk, önemli bir yönlendirici güç olur hayatında. Vittorini'nin dergisi Politecnico'da yazmaya başlar. 1948'de uzun yıllar çalışacağı Einaudi Yayınevi'ne girer. Unitâ'da da öyküleri yayımlanır. Torino dönemi, Esther Judith Singer ile evlenince kapanır, 1980'e dek yaşayacakları Paris'e yerleşirler. 1980'de hayatının son beş yılını geçireceği Roma'ya taşınırlar. 

Calvino'nun akılcılığı bir gizem olarak 'canlılık ve süreklilik' üstüne kuruludur: yaşama ve eyleme aşkı, insanın kendini kurması, her tek tek zihinsel inşanın serüveni onu yakından ilgilendirir. Doğanın ve tarihin tanrısal özelliğinin temsilidir bu onun gözünde... Bu temsilin öğeleri de verili olanın reddi, etken ve bilinçli olmaktır. Calvino'nun özelinde bu, yazma eyleminde düğümlenir: Bireyin ve toplumun yaşamında bütün bunların anlamının izini romanlarında sürer. Bu durumda yeni gerçekçilik, etik-politik bir tavırdır: endüstri toplumunun gelişimi, ideolojilerin sonu, değerlerin değişimi öncü bir entelektüel çıkışı gereksinmektedir. 

Yeni bir toplum idealinin oluşturulmasında yeni bir edebiyatın, yeni bir anlayışın etkili olacağını; bu edebiyatın etkin olarak bir tür 'tarih' yazacağını düşünür Calvino. Bu, yalnızca belgeleyen bir edebiyat anlamına gelmez; 'ifade özgürlüğü'nü teşvik eder, ki Calvino'nun eğilimi bu yöndedir. Kendi toprağından manzaralar okumayı biraz da Montale'den öğrendiğini söyleyen Calvino, epik anlatımı önemsese ve Verismo bölgeciliğinin kimi yöntemlerini kullansa da söylemi bölgesel-lokal değildir. Calvino için bir diğer önemli öğe de stilistik araştırmadır: Diyalektlerin etkisindeki bir sözcük kullanımından anlatının ve yazının ritmine, (iki İtalya'yı birleştiren bir eğilimle) Giovanni Verga'yı Vittorini ve Pavese'ye, Kuzey Amerika romanına bağlayan çizgide, bölgeciliği aşma eğilimiyle varılabilir. Calvino, tarihsel malzeme ve deneyimleri, ortak ruh hallerini ve insanlık değerlerini simgelemek için, ortak temsil güçleri nispetinde kullanır. 

Yazarlığının olgunlaştığı 1950'lerde fantastik-alegorik bir damar tutturur; bu dönemde yazdıkları birer toplum eleştirisidir. Yine bu dönemde yazınsal antropolojik ve folklorik bakış açısından masalları ele alır. Bu dönemin önemli kitapları: İkiye Bölünen Vikont, İtalyan Masalları (1956), Ağaca Tüneyen Baron, Varolmayan Şövalye (1959), Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler'dir (1963). 

1950 sonları ve 1960 başlarında yaptığı yolculuklar, çağımız insanının 'sakatlanması', bilinç parçalanması, post-endüstriyel dönemin kaosu üstüne odaklanmasına neden olur. Bir tür 'kombinasyon' sayılan, postmodern olarak da nitelenen bu döneminin ilk ürünleri iki kısa anlatısı Kozmokomik Öyküler (1965) ve Sıfır Zaman'dır (1967). Diğer önemli kitapları ise Kesişen Yazgılar Şatosu (1969), başyapıtı sayılan Görünmez Kentler (1972) ve çoksatan kitabı Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu (1979) ve yaşarken yayımlanan son kitabı Palomar'dır.
Türkçede ilk kez yayımlanan Paris'te Münzevi, Calvino'nun değişik yerlerde daha önce yayımlamış olduğu on iki yazıyla, yayımlanmamış bir metni-Diario Americano (Amerika Güncesi) - ve Lugano'da sınırlı sayıda basılmış, İtalya'da yayımlanmamış olan Eremita a Parigi (Paris'te Münzevi) metnini bir araya getiriyor. Paris'te Münzevi'de yer alan 'Amerika Güncesi (1959-1960)', yukarıda sözü edilen yolculukları sırasında, Calvino'nun Einaudi Yayınevi'ndeki arkadaşı Daniele Pochiroli'ye yazdığı, Amerika izlenimlerini aktaran bir dizi mektuptur. Bir kültür endüstrisinin nasıl yapılandığını, biraz da melankoliyle aktaran gözlemler, yazarın kendisi için tuttuğu notlardır. San Remo, Torino, Roma, Paris, New York arasında kendini 'göçebelik illeti'ne tutulmuş biri olarak niteleyen Calvino'nun aktardığı hem içsel manzaralar, hem de bir tür bellek dökümü. Onu, belki de Görünmez Kentler'e hazırlayan adımlar... Yolculuktan nefret eden ustası Pavese'nin tersine yolculuğu sevmiştir Calvino. 

Özyaşamı üstüne bir şeyler yazmaktan oldum olası sıkıntı duyduğunu, buna her kalkıştığında hep doğumundan da gerilere gittiğini belirtir yazar. Calvino severler için çok önemli detaylar içeren Paris'te Münzevi, aslında arka planında bir aydın yazarın oluşumunu, bir insan olarak neleri, ne tür itkilerle seçtiğini anlatan bir metinler bütünü. "İnsanlar her zaman fikirlerden önce gelir. Benim gözümde fikirlerin hep gözleri, burunları, ağızları, kolları, bacakları olmuştur. Benim siyasal öyküm her şeyden önce insan varlıklarının öyküsüdür." 'Ben de Stalinci Oldum mu?' gibi dürüst bir özeleştiriye giriştiği, 'Duçe'nin Portreleri' gibi gözlem kıvraklığını denemeciliğinde gösterdiği metinleriyle çatılmış bir kitap Paris'te Münzevi... Esther Calvino'ya göre ise, Calvino'nun 'en içten ve dolaysız tarafından' 'kendi portresi'...(Filiz Özdem arşivinden..)



Tüm Eserleri

Yapı Kredi Yayınlarından çıkanlar

2002-Görünmez Kentler
2003-Palomar
2004-Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler..
2005-Paris'te Münzevi
2005-Sandık Gözlemcisinin Uzun Günü
2007-Öyküler-Arjantin Karıncası,Emlak Vurgunu
2007-Jaguar Güneş Altında
2007-Amerika Dersleri
2007-Bütün Kozmokomik Öyküler..
2007-Kesişen Yazgılar Şatosu 
2007-Örümceklerin Yuvaladığı Patika
2007-Sen "Alo" Demeden Önce 
2008-Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu
2008-Atalarımız
2008-Klasikleri Niçin Okumalı?
2008-San Giovanni Yolu
2008-Kum Koleksiyonu
2008-Yeni Bir Sayfa

Doğan Kardeş Serisi

2009-Ağaca Tüneyen Baron
2009-İkiye Bölünen Vikont
2009-Var Olmayan Şövalye 
2009-Dere Tepe Ters
2013-Afacan Resimler
2013-Ejderha ile Kelebekler

Diğer Yayınevleri

-Gözlemci
-Savaşa Giriş 
-Zor Sevdalar
-Karga Sona Kaldı 
-Sıfır Zaman 



Italo Calvino/ Görünmez Kentler

Marko Polo'nun Tatar imparatoru Kubilay Han'a sunduğu bir dizi düşsel gezi notundan oluşan kitapta Calvino, her birine birer kadın adı verdiği kentleri anlatmış ve bu kentleri, Marko Polo ile Han'ın söyleşileriyle birbirine bağlamış. Calvino'nun kelimeleri kullanışındaki ustalık, Görünmez Kentler'e farklı farklı anlamlar yüklüyor; okuru her seferinde başka yolculuklara sürüklüyor. Bu yolculuk sırasında, Görünmez Kentler'in kapısını okura, Işıl Saatçıoğlu'nun özenli çevirisi aralıyor...



Kitaptan hoşuma giden alıntılar..


"Yaşanmamış gelecekler geçmişin dallarıdır yalnızca: kuru dalları..."


"Hiçbir dil yoktur ki aldatmasın..."


Böyle bir kent var, ve de basit bir sırrı var; yalnız gidişleri bilir, dönüşleri bilmez..."


"Biz canlıların cehennemi gelecekte var olacak bir şey değil, eğer cehennem varsa, burada, çoktan aramızda; her gün içinde yaşadığımız, birlikte, yan yana durarak yarattığımız cehennem. İki yolu var acı çekmemenin: Birincisi pek çok kişiye kolay gelir: cehennemi kabullenmek ve onu görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol riskli: sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek..."



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with thumbnails