09 Mayıs 2011

Cláudio Souza Pinto

IMG_0511a

1954 yılında Brezilyada-São Paulo'da doğdu. Amcası ressam Bernardo Cid de Souza Pinto gözetiminde dört yaşındayken kil çalışmaya başladı. Daha sonra São Paulo Mackenzie Üniversitesi'nde Endüstriyel Tasarım alanında lisans okudu. 1990 yılında Fransız sanat koleksiyoncusu Alan Aouizerate'nin teşvikiyle Le Bains ve Paris Garnier Opera House'da çalışmalarını sergiledi.

bacd6A1E bd6A17E bcd6A10E rrPinto-Elephant kbutterfly uuclaudio souza pinto 4

Ünlü Paris Garnier Opera House'da bir serginin gardrop odasındaki elbiselere bakarken o kostümlerin taşıdığı enerji ona bugün ki oluşturduğu tarzın ilhamını vermiş oldu. Elbiselerin bir an için kendi başlarına yürüdüklerini düşünerek, aklına gelen fikirle büyülendi.

dcd6A5E dcd6A7E dd6A8E uuclaudio20souza20pinto20112 zzclaudio20souza20pinto20108 uugolf2

Daha sonra kendisine çeşitli konular seçti, fantastik ve figüratif danslar, tiyatroda kullanılan komedi ve melankoli hissini veren maskeler, Don Kişot, aptal sevgili romantizmi vb.

mclaudio20souza20pinto20110 mcl%C3%A1udio%20Souza%20Pinto tPinto-Tango1 hPinto-Reverencia1 çcd6A4E çd6A3E

Artık uluslararası alanda tanınan Claudio Souza Pinto'nin tuvallerine baktığınızda, şiirsel bir dokunuş, biraz mizah, sevgi ve romantizm gibi ifade zenginliklerini görüp büyülenebilirsiniz.

ySashimi Love 2 yTHELUNCH yclaudio%20souza%20pinto%20105 gd6A18E gthemoon gcd6A12E

Halen Fransa ve Brezilya'da dönüşümlü bir şekilde yaşıyor.

vcd6A21E v6802a9a6ee46 vIMG_2055 acd6A9E hclaudio souza pinto 7 acd6A15E

web sayfası       örnekler

02 Mayıs 2011

Aptallık Ansiklopedisi



Aptallık Ansiklopedisi-Matthijs Van Boxsel
Ayrıntı Yayınları / Lacivert Kitaplar Dizisi
223 sayfa

Ahmakça hatalar, saçmalıklar, sakarlıklar, aptallıklar... Bunlar uygarlığın temeli ya da insan davranışının belirleyici unsuru olabilir mi? Tarih boyunca akla atfettiğimiz önem bir yanılsamadan mı ibaret? Öyleyse aptallığın anlamı nedir? Bu kitap Diderot'nun anladığı anlamda bir ansiklopedi değil. Kaynağını masallar, karikatürler, fıkralar, trafik kazaları, bahçe tasarımı, bilimkurgu gibi örneklerin oluşturduğu gözlemlerden derlenmiş eklektik bir kitap. XVIII. Yüzyıl akılcılığının ürünü olan ansiklopedi geleneği, Van Boxsel'in girişimiyle tersine çevriliyor: Yazar, Nasreddin Hoca fıkralarının yanı sıra, sanat ve edebiyattan örneklerle, aptallığın zekanın can alıcı bir koşulu olduğunu, ahmakça hataların gelişmeyi tetiklediğini savunuyor.

Edebi ve anekdota dayalı bir aldatılanın aynı kişi olduğu, iyilerin kötü olma olanağına sahip olmadıkları için iyiliği seçtikleri insanlık durumlarından söz ediyor bize. Bu eğlenceli kitapta Robert Musil, John Milton, Slavoj Zizek, Pascal gibi isimler; Prometheus, Kikloplar ve Sisyphos gibi mitolojik karakterler bir araya geliyor. Saat farkı yüzünden amacına ulaşamayan terör eylemleri, bilgisayar kullanımının kağıt tüketimini artırması, güneşin zararlı etkilerinden korunmak için kullandığımız kremlerin kanserojen maddeler içermesi, aptallığın yaygınlığını ve evrenselliğini kanıtlayan örneklerden yalnızca birkaçı. Ancak örnekler sonsuz. Zira aptallık insanlığın olduğu bir yerde.

Van Boxsel çareyi aptallığın kendi diyalektiği içinde arıyor ve şu reçeteyi öneriyor: "Aptalca bir harekete karşı en iyi çare, onu derhal tekrarlamaktır. Tekrar, aptallığın zehrini akıtır ve onu şakaya dönüştürür. Böylece aptallık bilinçli hale gelmiştir; herkes bizi komik bulur. Kültürümüzde akıllılık böyle biçimlenir.
(Arka Kapak)



Aptallık ansiklopedisi, aptallık biliminin, bilimin aptallığından ayırt edilemeyeceği noktada başlar.


Acemi asker sağlık muayenesi sırasında önündeki kağıtları telaşla karıştırır ve sürekli, 'Bu da değil. Bu da değil,' diye söylenir. Psikiyatris onun deli olduğunu düşünür ve sakata ayrıldığının belirtiltiği bir belge verir. Asker kağıdı okur ve, 'İşte bu!' der.


Hiç kimse kendi aptallığını anlayacak kadar akıllı değildir. Bu dünyanın bilgeliği, Tanrının gözünde akılsızlıktır. Buna karşılık, insan kendi zekasının aptallığını delirmeden anlayamaz.


Zamanından önce ölecek olursam, arkamda bir sandık dolusu garip kitap, abuk subuk resim ve görenleri dehşete düşürecek çoklukta kayıt fişi bırakacağım. Buna benzer bir sandığı günün birinde kendim bulmayı hep hayal etmişimdir.


Gizli Altılı isimli sihirli bir kulübün üyesiyim, bu öylesine gizli bir kulüp ki diğer beş kişiyi tanımıyorum. (Tommy Cooper)


Aptallık sürekli olarak geçilmiş bir sınır. O sınırı sadece geçtikten sonra farkediyoruz. Görebildiğimiz sadece arkada kalmış aptalca boşluklar.


Aptallık, zekanın karşıtı değildir; aptallık aptal olmayan, zeki ise zeki olmayanın karşıtıdır. Öldürücü bileşim ise aptallıkla zekanın bir araya gelmesidir.


Kültür, (kendi) kendini yok eden ahmaklığımızı kabul edebilmemiz için giriştiğimiz bir dizi başarısız çabadan başka birşey değildir. Aptallık, insan zekasını geliştirmeye zorlar.


Varlığımızın geriye dönük karakterine uygun bir anıt, ahmaklığın Hollanda'daki başkenti Kampen'da bulunmaktadır. Kampenliler bir kilise yapmışlar ancak merdivenini yapmayı unutmuşlardı. Daha sonra dışarıdan kuleye dayanan bir merdiven yapıldı.


Hayat ancak geriye bakarak kavranabilir
oysa hayat ileri doğru akar... (Kierkegaard)


Hukuk devleti, yasayı haklı kılmak için giriştiği başarısız girişimlerden oluşur. Yasa, özellikle de içinde hep bir anlaşılmayan taşıdığı için bizi etkileyecektir.


Şakalar uyuşukluğa karşı mücadelenin silahlarıdır. Şakalar, bir yandan varoluşumuzun özünün aptallık olduğu bilincini canlı tutar; bu da çılgınlığı engeller. Diğer yandan ise mizah, yarattığı hafif panikle, aptallığa duyduğumuz korkudan arınmamızı sağlar ve topyekün sersemlemeyi önler...


Tekrarlanan aptallık, gerçeğin gücünü taşır. (Max Jacop)

Aptalca bir harekete karşı en iyi çare, onu derhal tekrarlamaktır. Tekrar, aptallığın içindeki zehri akıtır ve aptallığı bir şakaya dönüştürür. Böylece aptallık, bilinçli hale gelmiştir; herkes sizi komik bulur, kültürümüzde akıllılık böyle biçimlenir...


Gerçek sanatçı, izleyicileri cömertçe aldatmalıdır. (Edmund Burke)

Lucretius'a göre öteki dünyadaki bütün cezalar alegorik olarak yorumlanmalıdır.

'Acheron'
un derinliklerinde kendilerine yer edinen efsaneler yalnızca bizim dünyamızda olan bitenlerin öykülendirilmesidir.'

Suya ve ekmeğe uzandığı anda başının üzerinde ürkütücü bir kaya parçası beliren Tantalus, insanlarda dayanağı olmayan Tanrı korkusunu ve kaderin başarısını simgeler. Yüzyıllar boyunca ciğerini akbabalara kaptıran Tityos, arzularının kurbanı olan, içi kıskançlık ve korku dolu olan insanı temsil eder. Sisypos'un kaya parçasını dağın tepesine çıkarmak için verdiği nafile uğraş; halka hükmedebilmek için girişilen boşuna çabayı göstermektedir. Dibi olmayan bir fıçıyı suyla dolduran Danaidler, tatmin edilemeyen hazza duyulan ihtiyacı simgeler.


Ölüm korkusu bizi, önce tatmin edilemez kör tutkulara, sekse, iktidara ve şöhrete teşvik ediyor, bunlar da cezalandırma, acı ve..ölüm korkusunu harekete geçiriyor. Bu kısır döngü içinde hapsolmuş vaziyetteyiz. Ölüm korkusu ve yaşama isteği arasındaki gerilim, varoluş cehennemini oluşturmaktadır. Ölüm korkusu, son tahlilde hayattan nefret etmemize neden olur.


Zekanın kazanılması öldürücü bir karışıklıkla el ele yürüyen bir günahtır. Cennet hiçbir zaman yeryüzüne dönmeyecek, diğer yandan kültürümüz, cenneti geri getirmek için giriştiğimiz boş çabalardan başka birşey değil.


Eğer yere sağlam basmak istiyorsak, bilgelik vaadeden aklı tüm sistemlerin merkezine oturtan aptallık için biz de aptal görünmeliyiz. (John Milton)
(Milton' da aptal olma isteği eksikti)



Ahmaklığın Kökeni-De la des Cendencia de los Modorros

Kayıp Zaman'ın, Cehaletle evlendiği söylenir. Onların bir oğlu olur, adını Şöyle Düşündüm koyarlar. O, Gençlik ile evlenir ve onların da Bilmiyordum, Düşünmedim, Fark Etmedim ve Bunu Kim Düşünebilir adında çocukları olur.

Bunu Kim Düşünebilir, İlgisiz'le evlenir. Onların çocuklarının adları da şöyledir: Böyle İyi, Yarın Yaparız, Çok Zaman Var, Bir Fırsatı Bulunur. Çok Zaman Var adlı asil hanımefendi Düşünmedim ile evlenir. Onların çocuklarının adları da: Aklıma Gelmedi, Ne Söylediğimi Biliyorum, Kendimi Enayi Yerine Koydurmam, Sen Aldırma, Onu Bana Bırak'dır.

Ne Söylediğimi Biliyorum, Gösteriş ile evlenir ve onların çocuklarına da Canın İsterse, Saygı Bekliyorum, Dediğim Olacak ve Hiçbir Şey Eksik Olmayacak, isimleri verilir.

Hiçbir Şey Eksik Olmayacak, Saygı Bekliyorum'la evlenir. Onların çocukları da Sakin Ol ve Talihsizlik isimlerini alır. Talihsizlik, Az Beyinli ile evlenir ve onların çocukları, İşte Bu Güzel, Onu Ne İlgilendirir, Bana Öyle Geliyor, Bu Mümkün Değil, Başka Birşey Söyleme, Birgün Öleceksin, Benim Dediğim Olacak, İleride Göreceğiz, Bekle ve Gör, Kararlılıkla, Yorum Gerekmez, Ölsem Bile, Ne Derlerse Desinler, Bedeli Ne Olursa Olsun, Ona Aldırıyorum, Açlıktan Ölmeyiz, Bu Bir Felaket Değil Bir Lütuf.

Saygı Bekliyorum dul kalır ve bu defa Aptallık'la evlenir. Bütün mirası çarçur ettikten sonra, biri diğerine 'Sabırlı ol, bu yılı keyifli bir şekilde geçirmek için borç alırız ve Tanrı bir sonraki yıl için bize yardımcı olur.' der. 'Hiçbir Şey Eksik Olmayacak'ın yol göstermesiyle de bunu gerçekleştirirler. Anlaştıkları faizi dönem sonunda ödeyemediklerin de ise Kuruntu onları cezaevine gönderir. Tanrı onları affeder ve ziyaretlerine gider.

Yoksulluk onları bir bakımevine götürür bir süre sonra orada Saygı Bekliyorum ve Fark Etmedim hayata veda eder. Onları büyükanneleri Aptallık'ın yanına gömerler. Onların birçok çocuğu ve torunu dünyanın her tarafında hayatlarını sürdürmektedir.

Bu masal bize, özensizlerin, ahmakların, düşüncesizlerin, kuruntularından kurtulamayanların, yarın ne olacağını düşünmeden gününü gün ederek yaşayanların, nereden geldikleri konusunda fikir verir.

Perez de Moya-Philosofia Sevreta de la Gentilidad
Cilt II-Capitulo XLII- (1585)


Fortuna: Roma döneminde Talih Tanrıçası
Jupiter : Eski Romalıların Baş Tanrısı


Aptallık insanlar arasına şu şeytanca sözleri yaymıştır:

'Kim düşünebilirdi; Ben hiç öyle düşünmedim; Bunu fark etmedim; Bilmiyordum; Ne farkeder; Hiçfark etmez; Yarın yeni bir gün; Aceleye gerk yok; Yeterince fırsat var; Buna dikkat etmedim; Ne istediğimi biliyorum; O kadar aptal değilim; Dırdır etme; Bundan ölmem; Dalga geçmek en iyi politikadır; Duyduğun herşeye inanmamalısın; Ne olursa olsun; Mümkün değil; Kim ne isterse; Tanrının dediği olur; Sabrın sonu selamettir; Önünde on kişi var; Yeter artık; Seni ilgilendirmez; Bana göre; İmkansız; Başka söz yok; Dayanamıyorum; Zaman öğretir; Dünya dönmeye devam ediyor; Yalnız bir kere öleceksin; Ne sanıyorsun; Kesinlikle; Ne istersem söylerim; Hepimiz aynı geminin içindeyiz; Kiminle karşı karşıya olduğumu biliyorum; Bu benim sorunum; Bekle ve gör; Bu onların fikri; bir de 'ama' ve 'belki'. Bu kalınkafaların nakaratı ise; 'Ne olacaksa olacak!'tır...

Hayvanlar güçlerini öylesine kontrollü kullanırlar ki bundan dolayı kendilere bir zarar gelmez. Buna karşılık insan, doğraken attığı çığlıklarla vahşi hayvanların dikkatini çeken tek aptal yaratıktır.


Özgürlüğe duyduğu eğilimden dolayı, insanoğlu kabalığını inceltmeye ihtiyaç duyar; oysa hayvanlar içgüdülerinden dolayı bunu yapmak zorunda değildir. İçgüdüleri hayvanın herşeyidir, bu durum hayvanlara dışsal bir akıl sağlamıştır. İnsan ise, içgüdüleri olmadığı için, içsel bir akla ihtiyaç duyar.


Cehalet ve aptallık sosyal dengenin olmazsa olmaz parçalarıdır.


Demokrasi insanın kendine verdiği bir hediyedir..


Demokrasilerde yönetim halkın elindedir. Peki halk, vatandaşların bir araya gelmesinden başka nedir? Halk, hem yönetici hem de aynı zamanda vatandaş olamaz. Halk bu şekilde kendi kendinin halk olmasını engeller. Bu demokrasinin aptallığıdır.


Seçimlerde söz konusu olan seçmenlerin niteliği değil, net bir biçimde sayısal niceliğidir. Vatandaş sayı ile ifade edilen bir bütünün parçası haline gelir.


Bir devlet kanunlara bağlı ise demokrasi en kötü yönetim biçimidir, ama kanunlar çiğneniyorsa, o zaman en iyi yönetim biçimi demokrasidir. (Platon)



Demokrasi, tüm diğer yönetim biçimleri arasında en kötüsüdür; sorun denenmiş olan diğer sistemlerin içinde daha iyisinin olmayışıdır. (W. Churchill)


Demokrasinin güvenilirliğini sağlamak için, kendini yok eden yanı gizlenmelidir. Aptallık, fark edilmedikçe yaşar. Ama aptallık hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir, çünkü aptallık demokrasinin temelini oluşturur... Demokrasi gücünü, seçimler sırasında seçmenleri özgür bırakarak aptallıklarının açığa çıkmasını sağlayarak ispatlarlar... Seçimlerin, yozlaşarak demokrasiyi kesin olarak bitiren bir anarşiye dönüştürme risk ise her zaman mevcuttur. Bunun için iktidarın merkezi, ki aptallığın merkezidir, uzun zaman boş bırakılmamalıdır...


Demokrasi için çaba göstermeli ve onun gerçekleşmesini engellemeliyiz. (Robert Musil)


Fazla aptallık deliliğe, az aptallık ise uyuşukluğa yol açar. Demokrasi çıkmazından Aptallığa izin vererek kurtulabiliriz. Anayasal monarşinin yegane çıkış yolu buradadır.


Yüce olan, gülünç olandan yalnızca bir adım uzaklıktadır.(Thomas Paine) (Rusya'dan 1812'de çekildiği sırada Napoleon'a atfedilen söz)

Medeni dünyayı iki güç birarada tutar; Hayal ve Nezaket. Kültür, görünüşü kurtarmak adına az çok başarılı olmuş çabaların bir ürünüdür. Halkın gördüğü sanat eserinden etkilenmiş gibi yapma enerjisi yoksa, orada demokrasi de tehlikede demektir.
Related Posts with thumbnails