06 Mart 2024

Adam Baldych

 


Adam Baldych

Adam Baldych (18 Mayıs 1986'da Gorzów Wielkopolski , Polonya'da doğdu ) Polonyalı bir kemancı, besteci ve müzik yapımcısıdır. ACT MUSIC'in kayıtlı sanatçısıdır. 

Baldych, kemanla ilk 9 yaşında tanıştı ve Grazyna Wasilewska'nın rehberliğinde Gorzow Wielkopolski'deki bir müzik okulunda eğitim almaya başladı. 14 yaşında “Keman dahisi” olarak tanınıyordu. Kısa sürede kendi tarzını yaratarak yeni nesil doğaçlamacı kemancılara ilham kaynağı oldu.

Müziğini Polonya, Almanya, Güney Kore, Çin, Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Avusturya, İzlanda, Portekiz, Azerbaycan, Hollanda gibi ülkelerin en önemli caz festivallerinde ve prestijli konser salonlarında sundu. İsveç, Norveç, Finlandiya, İtalya, İspanya ve Endonezya gibi ülke sanatçıları ; Yaron Herman, Agata Zubel, Cezary Duchnowski, Helge Lien, Aaron Parks, Lars Danielsson, Nils Landgren, Iiro Rantala, Marius Neset, Jacob Karlzon, Joachim Kuhn ve Billy Cobham gibi olağanüstü sanatçılarla sahne aldı ve kayıt yaptı. Pek çok ödül ve ödülün sahibi oldu. Üstün icra yeteneğine besteciliği de ekledi.

Adam Baldych, caz ve çağdaş müzik performansı alanındaki yaratıcılığı, iki alanı yaratıcı bir şekilde harmanlaması ve müzikal yorumlarındaki mükemmel ifade gücüyle takdir edilmektedir. 20'ye yakın albümün kayıtlarında yer aldı.

Leszek Mozdzer

1971 doğumlu Polonyalı bir caz piyanisti, müzik yapımcısı ve film müziği bestecisidir. Bu sanatçı hakkında ayrıntılı bilgiye buradan bakabilirsiniz



Adam Baldych-2024-Passacaglia
with 
Leszek Mozdzer

01-Passacaglia
02-Jadzia
03-Moon
04-December
05-Gymnopedie
06-Polydilemma
07-Le Pearl
08-January
09-Beyond Horizon
10-Saltare
11-Circumscriptions
12-Resonance
13-Aurora
14-O Ignee Spiritus
15-La Deploration Sur La Mort D'ockeghem

Adam Baldych / violin, renaissance violin
Leszek Mozdzer / piano

""Passacaglia, Avrupa caz ve çağdaş müziğinin önde gelen isimlerinden Adam Baldych ve Leszek Mozdzer gibi iki benzersiz karakter arasındaki çok renkli bir müzikal diyalogdur. Repertuar, müzisyenlerin birlikte yazdığı eserler üzerindeki ücretsiz doğaçlamalardan Erik Satie, Josquin des Prez ve diğerlerinin temalara ilişkin kişisel yorumlarına kadar uzanıyor.

Albümde oldukça sıra dışı bir enstrüman kombinasyonu yer alıyor: Bir Rönesans kemanı, biri 442 Hz'e, diğeri 432 Hz'e ayarlı iki kuyruklu piyano ve hazırlanmış bir dik piyano. Bu kurulum tarzlara, türlere ve hatta ton ve armonik geleneklere meydan okuyan sonsuz çeşitlilikte bir müzikal ifade paletine olanak tanır. Baldych ve Mozdzer'in yarattığı dünya, oda müziğinin asil formunda ifade edilen, dengeli bir güzelliğe sahip ama aynı zamanda çalkantılı ve yoğun duygusal doğaçlamalardan da oluşuyor.

Tüm harika sanat eserleri gibi, sizi hem içine çeker hem de merakınızı uyandırır; aynı zamanda geri dönüp onu yeniden keşfetme isteği uyandırır.""



albümden bir parça


20 Şubat 2024

Luviler


Tarihin her dönemine ait bir yaşam barındıran Anadolu topraklarında Luviler adlı gizemli bir halk yaşamıştır. Gizemli halk nitelemesini koyuyoruz çünkü; bugüne kadar Luviler ile ilgili yeterli doygun bir bilgi sağlanamadı. 

 

Anadolu’da emperyal, ilk merkezi devlet kurma başarısını göstermiş Hititler (Hatti Ülkesi İnsanları) gibi Luviler’de hala Anadolu topraklarına nereden nasıl geldikleri çözüme kavuşturulmuş değildir.

 

M.Ö. 2000 yılında kendilerinden sıkça söz ettiren Luviler, dil olarak Hint-Avrupa dil ailesine bağlı olduğu kesinlik kazanmıştır. Bu tarihlerde Hint- Avrupa dil ailesine bağlı olan diğer halklardan Hititler, güçlü bir devlet ve döneminin en büyük gücü olma özelliğini taşıyarak, Palalar, sessiz sedasız, Luviler ise, kültürel izler bırakarak tarih sahnesinden çekilmişlerdir.

 

Luvilerin ortaya çıkışları hakkında bazı bilim insanlarının teorileri:

-Anadolu’ya, Balkanlar ya da Kafkasya üzerinden yavaş yavaş bir nevi sızma yöntemi ile geldiler
-Karadeniz’in kuzey steplerinden (Rusya) Avrupa içlerine doğru aktılar
-Anadolu’da hep vardılar başka yerden gelmediler

 

-Luvice dilinin ve lehçelerinin çözülmesiyle, kültürel gelişimin Mezopotamya'dan ve hatta Antik Yunan'dan Anadolu'ya değil Anadolu'dan daha güneye ve batıya doğru yayıldığını iddia etmektedir. örneğin Troya kentinde Luvice dilinin konuşulduğunun belgelenmesiyle, Troya'nın da Luvi krallığı'nın bir uzantısı olduğu tezi artık daha da güçlenmiştir...

 

Luvilerin en önemli özelliği Anadolu topraklarındaki bir dili ilk kez yazıya geçirmiş olmalarıdır. Tarih bilimi güney ve batı Anadolu’da Luvi’lerden daha önce yaşamış ve uluslaşmış bir halkın ve Luvi dilinden daha önce konuşulmuş bir dilin varlığını asla saptayamamıştır. 

 

Hititlilerden günümüze ulaşabilen bütün belge ve yazıtlarda “nasili” denilen kendi dilleri kullanılmıştır, fakat Hititlerin dini ve idari bazı yazıtlarında farklı bir dil daha kullandıkları ortaya çıktı. Başlarda bu yazıya Hitit hiyeroglif yazısı denilse de sonradan bunun yanlış olduğu ortaya çıktı ve bu dilin, Luvi dilinin ta kendisi olduğu saptandı. 

 

Hiyeroglif tarzdaki bu yazının dışında, Anadolu'da bilinen daha eski bir yazı türü yoktur. Luvi dilinin küçük ama önemli parçaları günümüze kadar gelebilmiş, yaşayan ve insanlığın çok ama çok eski zamanlarından günümüze kadar çok şey getirmiş bir dildir.

 

Luvi dili dillerin anasıdır ve Anadolu emeklemeden önce, bir bebeğin ilk defa konuşması gibi, tarihinde ilk kez Luvi diliyle konuşmuştur. İnsanlığın bu en eski dilleri, söylenmesi en kolay seslerle başlamış, basit ve sade bir müziğe, örgüye sahiptir.

 

Bilimsel çalışmalar bu dilin Anadolu’nun en eski dili olduğunu  ve bu dilin yok olmaktan kurtulamamış Hitit çivi yazısından sonra bile Anadolu’da varlığını devam ettirdiği ve yaklaşık 700 yıl daha kullanıldığı saptandı.

 

örnek sözcükler:

anni = anne
pati = adım
atti = dışarısı
tatiş = baba

Bu konuda bir de çok değerli bir sözlük mevcut
Ahmet Ünal-Hititçe Büyük Sözlük-Hattice, Hurrice, Hiyeroglif Luvicesi, Palaca

 

“Luvi" kelimesi Hitit ve Luvi dilinde “ışık insanı” anlamına geliyordu, bu kelimenin kökeni de Luvi dilindeki “lu” yada “luw” dan gelmektedir. “lu” Luvi dilinde “ışık, pırıltı, ışıldamak, aydınlık, aydınlanmak” anlamına geliyordu. Bu sözcük daha sonra birçok dile de geçerek varlığını sürdürmüştür.

 
 

Likya dilinde lu(w) / Hitit dilinde lukk / Latince lux / Ermenice luys / İngilizce light / Fransızca luire / Almanca licht

 
 

“Likya” ismi tarihte ilk kez, Hititliler ve Mısırlılar arasında yapılmış Kadeş antlaşmasına ait metinlerde geçer, Likya kelimesi bu tabletlerde Hititçe bir kelime olan “Lukka” olarak yazılıdır. Hitit dilinde Lukka 'ışık ülkesi', anlamına gelmektedir. 

  

Bazı tarihçiler güneşin etkisini, Likya coğrafyasında yılın hiçbir dönemi kaybetmediği için Hititlilerin Likyalılar’a bu isimle seslendiklerini söylerler ve buradan hareketle Likya uygarlığının da Luvilerle bağlantıları olduğunu düşünebiliriz. Büyük ihtimalle Likya dili, Luvi dilinin devamıydı.

  

Likya dilinin ve alfabesinin Büyük İskender’in anadolu seferinden sonra unutulmaya yüz tuttuğunu biliyoruz. Büyük İskender’in Anadolu’da yaymak istediği Hellen-Yunan kültürü politikasından sonra Likya uygarlığı ve daha birçok Anadolu uygarlığı için hiçbirşey eskisi gibi olmadı.

  

Anadolu’da yer alan ve -ssos, -asos, -nthos son ekleriyle biten yer isimlerinin Yunan öncesi bir dilden miras kaldığı uzun zamandır ifade ediliyor.

  

Batı Anadolu’da Miletos, Ephesos, Assos, Myonnesos, Lebedos gibi pek çok antik kent olduğu malum. Bunlardan Miletos’un Hitit metinlerindeki Millawanda olduğu biliniyor. Ephesos’un da Arzawa’nın başkenti Apaşaş olduğu büyük oranda kabul görüyor. 

  

Girit’te ise Knossos, Phaistos'un M.Ö. 2000-1450 yılları arasında varlık göstermiş Minos medeniyetinin kentleri olduğu biliniyor. Buradan Minos medeniyetini yaratan halkın Anadolu’dan Girit’e göç etmiş Luviler olduğu sonucuna ulaşılabilir.

  

Minos’ta hem boğa hem de ana tanrıça inanışının güçlü olduğunu, bu halktan kalan duvar resimlerinden, mühürlerden ve diğer sanat eserlerinden anlamak mümkün. 

  

Gerek gök tanrısını simgeleyen boğanın gerekse ana tanrıça inanışının Çatalhöyük’ten, Neolitik dönemden beri Anadolu’da bulunduğunu biliyoruz. Dolayısıyla eşsiz saraylarıyla ünlü Minos medeniyetini yaratan halkın Girit’e Anadolu’dan göç etmiş olduğu yönündeki sav hiç de mantıksız değil.

   

Kesin olan şu ki bilinen ve yazıya dökülmüş en eski Hint-Avrupa dilini konuşan Luviler, önemli bir halktı. Luviler, bin yıldan uzun süre varlığını korudu ve Batı Anadolu’ya göç eden Yunanlara eski Anadolu’nun birikimlerini aktardı.

  

Sonuçta bu topraklardan çıkan bir halk ve kültür var ortada, sahip çıkmak adına Adana Seyhan Belediyesi Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek "Antik Luvi Kültür Merkezini" hayata geçirdi.. Yazıdaki görsellerin hepsi bu merkezden..

            

Bir de kokusu oldu Luvilerin : Luvilavant

Luvilavant’ın hedeflerine ilişkin Berman Mantı şunları anlatıyor: “Luvilavant olarak çıktığımız bu yolda en öncelikli hedefimiz Luvi medeniyetini ve Anadolu’nun zengin kültürünü ve tarihini tanıtmak. Kolonya ve üretimdeki birçok ürünümüz bu yolda bize yardımcı olacak. Kaliteli ürünü, uygun fiyatla Anadolu’ya kazandırmak en önemli hedefimiz.”

Related Posts with thumbnails