09 Mayıs 2010

Ahmet Çuhacı

çuh2_0001

1950 yılında Konya'nın Çavuş köyünde doğdu, ilkokul, ortaokul ve lise öğrenimini babasının memuriyeti nedeniyle, değişik yörelerde tamamladı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirdi, sekiz yıl kadar da öğretmenlik yaptı. Bazı şiirleri bestelendi-plak kaset yapıldı, gazete ve dergilerde yayınlandı.

Ahmet Çuhacı1 iki Kuş

Kitapları

-Karanfil Çeliği-Nasrettin Hoca Turizm Derneği Yayınları (Kendi deyişiyle "ilk şiir kitabım Karanfil Çeliği adlı bir kızçocuğuydu. )
-1994-Kuşla Çiçek Arası-Mitos Yayınları
-1994-Beş Harfli Alfabedir Sevgi-Med Yayınları
-1996-İki Kişilik Mektuplar-Park Yayınları

Kuşla Çiçek Arası kitabının "Arasta" bölümü belgesel filmi yapıldı. Kitabın arka kapağında bununla ilgili şöyle bir yazı var:

Üç resim-üç ırmak şiir,
Arasta (mekan), Coğrafya (bir ülke),
Dellenmeler (insan)...
ve böylece kurulan
Resim-şiir kardeşliği,

Dizeleri okuyor
Kareleri seyrediyor
Şiirin görüntülenebileceğini duyumsuyoruz.


arasta

Yönetmen: Semih Taytak
Senaryo/Şiir : Ahmet Çuhacı
Anlatan: Mehmet Atay
Kurgu: Hale Başarır
Müzik: Ertuğrul Bayraktar
Yapım Tarihi : 1996
Süre : 23 dak.
Konu: Ahmet Çuhacının Arasta adlı şiirinden yola çıkılarak; Akşehir Arastasının yiten soluğunu anlatmaktadır.

Anlatılmaya çalışılan bir iki kenar süsü dışında Akşehir Arastası'dır, Arasta'nın 26.bölümünde adı geçen Pervasız, kırk iki yıldır çıkan yerel bir gazetenin adı, H.Jullien yüzyirmi yaşında 'ihtiyar baykuş' lakaplı baskı makinasının adıdır.

Coğrafya'da Türk insanı ve Türk yeşilinin 'mora çalmaya' başladığı yazılıdır. Dellenmeler'de , sırasıyla bilgi kırıntıları, sevgi ve yergiye yakın kesik-kesik çizgiler çizilmeye çalışılmıştır
Türkiye’nin köylüsü, kentlisi, işçisi az çok yazıldı çizildi. Küçük esnaf dediğimiz el-emekleriyle geçinen ve ‘ bir şeyler ‘ üreten insanlar, yani ‘ Arastalı’lar ‘ yazılmadı. Onların sorunları da, soruları da gün geçtikçe çoğalmada. Çağımızın gereği babadan oğula geçen birçok meslek ölmekte.
Arasta insan; gelenekleriyle, usta-kala-çırak ilişkileriyle, etikleriyle, dayanışmasıyla, folkloruyla, yaşama biçimiyle, son-uca doğru gitmektedir. Eski yıkılmakta ama yerine-iyi bir yeni kurulamamaktadır. Şiirde ustanın:

eski iyi değildi
şimdinin hükmü yok
yarını bilemem
.. dediği kadar var.

Başta insan olmak üzere her şey ‘ naylon’laşmakta, çocukları bile ninni bilmeyen anneler büyütmektedir.

Arasta; okunması zor bir yazıdır, alınyazısı gibidir. Elleriyle gören, elleriyle düşünen, elleriyle yürüyen insanların ellerine yazılmıştır. Elde kalan elleridir.

Arasta; çağımıza uyarlanmış bir uzunhavadır..

n618500744_1515096_8410

Muzaffer İzgü'nün Kuşla Çiçek Arası kitabına yazdığı önsözden:

Ahmet Çuhacı'nın bir çok şiirinin türküleştiril-mesinin nedeni var. O şiirinde eski Anadolu ozanlarının işlediği dostluğu dizelerine serpiştirirken hem çoşkuludur, hem cömerttir. Cömerttir ama, dostluğun hem pahalı hem zor, hem de mihnetli olduğunun farkındadır.

Çuhacı, şiirinde insanı anlatırken tarihten yola çıkar gibidir. Tarih içindeki en kutsal değerin emek olduğunu gözönüne sererken çok küçük motifler kullanmasına karşın emek bir anda devleşir.
Anadolu'nun o bilgelik kokan deyimleri Çuhacı'nın şiirinde dizenin öyle bir yerine gelip oturur ki, dersiniz o sözcük yıllar önce bu dize için denmiş, bu dize için ağızdan ağıza uçup gelmiştir. Çoğu zaman günlük yaşamda kullandığımız sıradan deyimlerin söz sanatında ne büyük bir güce sahip olduğunu, Ahmet Çuhacı'nın dizelerinde başkalaştığını, yüceldiğini, içindeki o ince gülmece gücünün doruklara ulaştığını görürüz.

Çuhacı'nın şiiri Yunus'tan, Pir Sultan'dan, Köroğlu'ndan damıtılmış, Nasrettin Hoca'nın gülmecesiyle beslenmiştir.

Şiirlerinde çocuklara, kuşlara, ağaçlara, çiçeklere her dizesinde yer vermiştir.
Çuhacı, Anadolu'nun bin yıllık türküsünü söylüyor şiirlerinde..

çuhacı_0001

Defterlerimdeki Ahmet Çuhacı..


01-Kuşla Çiçek Arası ‘ndan..

-On harfliydi ozanın adı
dokuz harfi
sessizdi...
( William Wordswodrth = bu tanıma matematiksel olarak uymaya yakın tek şair:)


-senle hiç karşılaşmadık
ve aynı kentte yaşadık
kırk-elli yıl
bir 'merhaba'mız
olsaydı
bak nasıl dost olurduk...


-dellenmeler deliliğe provadır
ne zaman sahneye konacağı
belli olmayan....


-mahpus dört duvarın ardında
iki candarma önünde, tüfekli
kaçmayı düşünüyor
belki kaçar bir gün,
ben
dört duvar arasında, körüğün başında
ne candarma var
ne demir, çelik parmak
kaçmayı düşünsemde kaçamam
çeker dururuz bir körüğün ucundan
döndürürüz
takvim adındaki tekeri
ellerimiz tarihten eski
.. en önce onlar eski-di....


-dün, benim dediğim doğruydu
şimdi , senin dediğin doğru
yarın, ikimizin de dediği yanlış...


-en çok izmarite acıdım
hem onsuz içemezsin sigarayı
hem işin bitince atarsın
- halkın tanımı gibi mi, ne...



02-Beş Harfli Alfabedir Sevgi ‘den..

-Sendeki seni sen ne bilirsin,
bendeki benden sana bir köprü vardır
Sendeki beni sen ne sanırsın,
bendeki senin de bir ömrü vardır...


-Kayanın üstünde biten allı gelincik
dayanır ayaza da suya dayanmaz
insanoğlu dediğin bir acaip millet
dayanır zincire de söze dayanmaz
bu yürek çarpıntısının tanımı yok
dayanır dikene de güle dayanmaz...


-Denize karşı oturmuşuz
sen,ben ve rüzgar
rüzgar kalktı gitti
denizin de çok umurundaydı...


-Yakasına
yastığına
yüksük diye parmağına
güller takar Güller Hanım...


-Acelesi var martının
çok değil iki kanat vurumu ömrü
bir kanat daha çırpsa, değecek kıyıya...


-Beş harfli alfabedir sevgi,
keşke yirmidokuz harfli olsaydı...



03-İki Kişilik Mektuplar’dan..


-Benle başlayan benle bitecek tarihimin
ortasını çoktan geçtim biliyorum
sana yazmanın başındayım
ne kadar da sürer bilmiyorum
mektup yazmak elimde yaşamak değil
ve sürüyor hayat sürüyüp zincirlerini...


-Gündüzün aydınlığı kendine yeter
gecenin karanlığı katran karası
çekemez diye geceler fazlasını
bölüşürüz birer-ikişer
ondan mı karanlıktır bir yanımız,
bir yanımız zaten gölge
dilim acıyor
sana yazıyorum ya...


-Sevgi, isyanın umudu,
korkunun ölümün kapı komşusu
sevgi, kuşluk vakti de, geceyarısı da,
on yıl sonrası da zamansız
sevgi, tek renkli resim, içinde acıyeşili
uçuk sarısı, cam göbeği bile var
sevgi, tanımaktır bilmektir
kendimden daha da çok seni...


-Sen benim olsan en çok annem
sonra çocuğum
en çok da, bi dolu sevgilim olursun
annemsen, başörtülü merdivenlere kadar çiçek
çocuğumsan, mutlaka kırmızı kurdelelerin vardır
sevgilimsen, annemden de çocuğumdan da çoksun
geriye kalan canımın son barış antlaşması
en kötüsü şu an hiç bir şeyim olmaman
daha kötüsü şu an hiç bir şeyim olmaman
daha kötüsü, atılmaz yakılmaz, kazısan çıkmaz
göğsümde yapışık duran...


-Bir fotoğrafını gönder
siyah beyaz olsun
fotoğrafın dursun sen gel
sen de dur, fotoğrafında dursun
yaz bana yeter...


-Neyi paylaştık
neyi çözdük sahi
keşke hiç karşılaşmasak mıydı
iki kişiliktir mektup demiştin
şimdi birimiz yok gibi
yok artık sana yazmayacağım
gene de sen benim kahramanımsın
beni anladın ya
suya değsin bir kanadın
göğe ersin bir kanadın
hoş geldin
güle güle...


-Diyelim aynı anda birbirimizi düşünüyoruz
saat farkı var aramızda
o bile mümkün değil
senden ayrı da
bir sen vardır diye
korkuyorum...


-Uzaklaşıyoruz daha uzaklara
çürümenin ve yok olmanın kıyılarına
uzaklaşıyoruz en çok da
kendimizin karasularından...


Bestelenmiş Şiirleri

-Ölüm denizin kıyısında anacığım
ölüm dilimin ucunda
ölüm soluk alışımında
ölüm göğün yüzünde
ölüm yerin dibinde
ölüm baş ucumda
sevgi gözümün kökünde yavrucuğum
sevgi kuşun kanadında
sevgi ne yerin dibinde
sevgi ne göğün yüzünde
sevgi başucumda
sevgi kuşun kanadında
sevgi senin yüreğinde
sevgi soluk alışımda
sevgi başucumda
ölüm ...ırak değil içimizde sevdiceğim
ölüm dişimin kovuğunda
sevgi ırak değil içimizde
sevgi kuşun kanadında
sevgi başucumda..
(Hasret Gültekin söyledi )


-Kızımın adı sevgi
ölüm...çok uzaktan akrabam olur
şimdi adını çıkaramam
adresi biraz karışık
kızımın adı sevgi
oğlumun adı barış
oğlumun adı barış
ölüm...bir defa yakalar beni
inadına uyanırım her sabah
inadına kurarım saati
kızımın adı sevgi
oğlumun adı barış..
(Edip Akbayram söyledi)


-Bir şafaktan ,bir şafağa
bir akşamdan,bir akşama
merhaba demeden daha
bu gitmeler gitmek değil
eğil salkım-söğüt eğil
bu benimki sevda değil
eğil yağmur,rüzgar eğil
bu bakışın bakmak değil
eğil dalga,bükül demir
güzelliğin gerçek değil
penceren kör, kapın sağır
bu bendeki sağır değil.
(Aylin-Zülfü Livaneli söyledi)

4 yorum:

  1. Elinize sağlık, çok güzel bir yazı olmuş.

    Kendine özgü yapısıyla edebiyatımızın ilginç kişilerinden biridir.

    Şiir mi yoksa anlamlı söz mü şeklinde birbirine girmiş dizelerinde farklı bir gerçeklik vardır

    "hadi, yılanın ayağı yok sürünür

    kırkayağın kırk ayağı var, o da sürünür"

    seçkilerinizle zirvede olasınız

    YanıtlaSil
  2. 78'lerde "İlerici Akşehir" adında bir yerel gazete çıkardı. Ahmet çuhacı Hocamın "Köyümden Mektuplar" diye dizi şiirleri çıkardı. Bunları gençliğimizde zevkle kurşun harflerle dizerken bile zevk alırdım. Umarım bunlarda birgün kitap halinde çıkar. Ahmet Hocaya başarılar dilerken tanıtımda emeği geçenlere de sevgiler sunarım. Tekin KAVLAK

    YanıtlaSil
  3. Ne güzel bir paylaşımdır araştırma yazı dizisidir..Varolasın..

    YanıtlaSil
  4. Çok ama çok teşekkür.
    KIRIKHAVA'sından çıktım yola buraya geldim.
    Burdan nereye kimbilir ?

    YanıtlaSil

Related Posts with thumbnails