Knud Hamsun
"Faşizme gönül veren entellektüelleri anlamak gerçekten çok zor. Mesela Knud Hamsun gibi büyük bir romancı, nasıl oldu da ülkesi Norveç'i işgal eden Nazilere sempati besleyebildi? İtalyan şair d'Annunzio nasıl hiç sıkılmadan insan kasabı Mussolini'yi öven şiirler yazabildi? Ya Ezra Pound? O harika yazar, Louis-Ferdinand Celine? Anlamak kolay değil, çünkü faşizm daha başlangıçta insanları birbirine kırdıran, millet üstünlüğü fikrine dayalı bir ideolojiydi. Onda bir entelektüelin rüyalarını süsleyecek hiçbir insani motif yoktu.
Knud Hamsun'a tekrar gelecek olursak, savaştan sonra Norveç halkının ona gösterdiği ibret alınası tepkiyi de anlatalım :
Norveç kurtulunca, halk kendilerine ihanet eden bu yazara hiçbir şey söylemedi. Ne bir protesto, ne bir yazı, ne saldırı.. Ama bir gün evinin önüne bir genç kız gelip Hamsun'un kitaplarını bıraktı, biraz sonra bir yaşlı adam geldi ve o da kitaplarını bıraktı. Derken insanlar ellerindeki Knud Hamsun kitaplarıyla akın akın gelmeye başladılar. Hamsun bütün bunları penceresinden izliyordu. Halk çıt çıkarmadan, en ufak bir tepki göstermeden sakince kitapları bırakıyordu. Birinci günün sonunda kitaplar koskoca bir yığın ediyordu artık. Ertesi gün de aynı durum devam etti. Kitap yığını büyüdükçe, halkına ihanet etmiş olan yazar küçüldü ve ölümü böyle oldu..."
Lady Godiva
"Bir başka ünlü at da Lady Godiva'nın üzerine çırılçıplak bindiği attır. 11. yüzyılda İngiltere'nin Coventry şehrinde valinin eşi olan bu hanım, vergileri indirmesi için kocasına çok ısrar etmiş. Planlarını değiştirmeye niyeti olmayan vali, nasılsa kabul etmeyeceğini düşünüp karısına, at üstünde çırılçıplak halde şehri boydan boya geçmesi şartıyla, istediğini yerine getireceğini söylemiş. Hikayenin bir çok versiyonu var, ama sonuçta, atının üstündeki bu çıplak kadın resmi, yaşadığım dönemde bütün Godiva mağazalarını ve ürünlerini süslemektedir.
İşin garibi Godiva'nın, muhafazakar yöneticilerin elindeki bir Türk şirketi olan Ülker tarafından satın alınmış olmasıdır. Ama firmanın kurucusu Sabri Ülker, Godiva'yı satın alacaklarını, dolayısıyla çıplak bir kadını sembol yapacaklarını bilemezdi elbette..."
Postmodern'lik konusu
"İdeolojik propaganda edebiyatı nasıl bıkkınlık yarattıysa, insanlar sadece oyun oynayan postmodern edebiyattan da haklı olarak sıkıldılar. Bu yüzden postmodern edebiyat modası bitiyor. Söz sanatları yine büyük hikaye anlatma geleneğine dönüyor. Sadece oyuna dayalı bir edebiyat zaten sürüp gidemezdi. Bu söz sanatlarının doğasına aykırı bir tutum olurdu. Bir toplumda hiç mi trajedi olmaz, hiç mi deprem gibi felaketler yaşanmaz, hiç mi siyasi suçlar işlenmez?
Siz bunun gibi bütün konuları edebiyat dışına itip sadece,'kayıp bir kitabı arayan adam' veya 'ikinci benliğinn peşine düşen, kendisinin hangisi olduğunu bilmeyen anlatıcı' oyunlarına hapsolursanız, edebiyatı hayattan tümüyle dışlamış olursunuz ki buna kimsenin gücü yetmez..."
"Zaten 'postmodern'in kendisi de değişik parçaları birleştirerek yapılan rengarenk yorganlara benzemiyor mu?.."
İnce Memed
"İnce Memed romanı yayımlandığı zaman, Behice Boran'ın aklı dağ başında yanan ateşe takılmış. Yaşar Kemal'e, kimsenin bulunmadığı o dağ başında ateşi kimin yaktığını sormuş. Kemal'in Boran'a verdiği cevap, roman dünyasını ve kendi gerçeğini açıklar nitelikte:
"O ateşi ben yaktım, Behice Hanım..."
ve diğer anekdotlar...
"Yarın sabah kendimi asacağım. Eğer Tanrı varsa ve benim kaderim onun elindeyse bana engel olur. Ama eğer ölmeyi başarırsam, demek ki Tanrı yoktur ve irade benim elimdedir.."
Bu düşünce , bu sorgulama biçimi elbette yoksul, geçimini sağlamakla uğraşan mujik (köylü) yığınlarının aklına bile gelmez. Köylü, karnı doyup çubuğunu tüttürdüğü zamanda mutlu olur ve sağlam bir inançla yatağa girip mışıl mışıl uyur.
Huzursuzluk sadece, evreni ve kendini sorgulayan 'bilinç' e bağlıdır. Bu yüzden bilinç hastalıktır, bilinçsizlik ise sağlık...
"Bertolt Brecht'in eserlerini besteleyen ünlü Alman besteci Hans Eisler şöyle diyordu: "Sadece müzikten anlayan, müzikten hiçbir şey anlamaz..." Nietzsche, filozof-şair niteliklerinin yanı sıra bestecidir de. Onun torunlarından Günter Grass ise yazar, ressam ve heykelcidir. Chaplin, senaryo yazarı, yönetmen, oyuncu,yapımcı olmanın yanı sıra bestecidir. Bütün filmlerinin müziklerini kendi bestelemiştir. Cohen, şair, şarkıcı ve romancıdır. Bizden örnekleri sayarsak, Abidin Dino, ressam, yönetmen, yazar ve heykeltraş. Bedri Rahmi, şair ve ressam, İlhan Berk,Oktay Rıfat, Metin Eloğlu, Metin Altıok şair ve ressamdırlar...
"Çeviri, kadın gibidir, güzeli sadık olmaz, sadığı güzel olmaz..."
"Kültür, vücutta kan gibidir. Dışarıdan bakınca görünmez ama onsuz yaşam olmaz..."
""Marksizim halkın kültür düzeyini yükseltir, entelektüellerinkini ise düşürür...(Hans Fallada)
..............o............
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder