17 Eylül 2021

Jaco van Dormael

 


Jaco Van Dormael (d. 9 Şubat 1957)
Belçikalı yönetmen, senarist ve oyun yazarı.

Van Dormael sinemasının kökleri, yönetmenin dünyaya gözünü açtığı güne uzanıyor esasen. Doğumunda göbek kordonunun boynuna dolanması nedeniyle neredeyse boğulunca, doktorlar yetersiz oksijen almasının zihinsel engele yola açabileceğini söylemiş. Böyle bir durum yaşanmamış elbet fakat bu sarsıcı olay yönetmenin kişisel yaşamında ayrı bir yer edinmiş. Sıklıkla zihinsel ve fiziksel engelli insanların deneyimlerinden, dünyaya baktıkları pencereden ilham alması; bunu da derin saygı içeren bir anlayışla gerçekleştirmesi boşuna değil. Onların “yaşama ve yaşamı sevme yeteneklerine" olan hayranlığını sıkça dile getirmekte.

Bilindiği üzere çocukluk ve masumiyet, Van Dormael’in kariyeri boyunca işlediği güçlü temalar arasında. Henüz sinemaya atılmamışken palyaço olarak çalışması, hatta çocuk tiyatrolarında yapımcı kisvesiyle görev alması bundandır pek şaşırtıcı değil. Gençlik yıllarını Avrupa topraklarını arşınlayıp farklı kültürleri keşfederek geçiren yönetmen, INSAS ve Louis Lumière Koleji’nde sinema eğitimi aldıktan sonra, 1981’de ilk kısa metraj filmi Maedeli la brèche’i çekti.


İlk kısa metrajıyla Akademi’nin ödüllendirdiği bir yetenek

Van Dormael filmin merkezine bir akrabasına emanet edilmiş, kırsaldaki yaşamı keşfeden Mathieu’yu ve erkek olmayı hayal eden küçük Maedli’yi yerleştirmişti. Onun ne kadar umut vadeden bir keşif olduğu okyanusun öbür tarafında da fark edildi ve Maedeli la brèche ile Van Dormael, Oscar’ın arkasındaki kurum olan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi tarafından “Öğrenci Akademi Ödülü”ne layık görüldü. Van Dormael verimli bir üretim sürecine başlayıp, 80’lerde arka arkaya önemli kısalar çekti.

14 dakika uzunluğundaki kısa belgesel Stade 81 (1981), çeşitli engelli gruplarından sporcuların yarıştığı Paralimpik Oyunları’nı odağına almaktaydı. Ardından iki zihinsel engelli bireyi yakın merceğe alan L'imitateur (1982) ve bir başka belgesel çalışma olan Sortie de secours (1983) geldi. Bu dönemki işleri arasında en beğenilen ise È pericoloso sporgersi’dü (1984). Çeşitli Avrupa festivallerinden ödülle dönen yapım zor duruma itilen, imkansız bir karar vermesi istenen bir çocuk hakkındaydı.

1985’te çektiği müzikal De boot’un yanı sıra; Where I'm Headed (1999), La ceinture (2006), Eole (2010) ve The Shape (2019)’in de adını anmak gerek. Lumière et compagnie (1995) içinse ayrı bir parantez açmalı. Proje için, Lumière kardeşlerin icatı orijinal sinematograf kamerayı kullanarak, kısa metraj film çekmiş kırk yönetmenden biriydi. Bu filmlerin çekimlerinde üç önemli şart konulmuştu: 52 saniyeyi geçmeyecekler, ses senkronize olmayacak ve en fazla üç çekim yapılacak.

Uzun metraja geçiş, iki unutulmaz film: “Toto le héros” ve “Le huitième jour”

  

De boot’un ardından sinemaya altı yıllık ara veren Jaco Van Dormael, 1991 çıkışlı Toto le héros ile filmografisinin ilk uzun metrajına imza attı. Geriye dönüşlerin ve bilinç akışı tekniğinin sıklıkla kullanıldığı yapım, çok sonraları çekeceği Mr. Nobody gibi, hayatın karşımıza çıkardığı ihtimaller ve olası sonuçları üzerine düşünmekteydi. Filmin uluslararası arenada yakaladığı başarı her sinemacıya nasip olmayacak etkideydi; Cannes’dan César’a, Avrupa Film Ödülleri’nden BAFTA’ya birçok önemli otorite tarafından onurlandırıldı.

Van Dormael artık yeni kuşağın en heyecan verici yeteneklerinden biri olarak anılmaya başlamıştı. Kariyerindeki yükselişi bir sonraki aşamaya taşıdı ve Cannes’dan ödülle ayrılan, hanesine bir Altın Küre adaylığı da yazdıran Le huitième jour (1996) ile izleyici karşısına çıktı. İyi bir gişe başarısı da elde eden yapım; Down sendromuna sahip Georges (Pascal Duquenne) ile mutsuz işadamı Harry’nin (Daniel Auteuil) tesadüfler akabinde kesişen hayatlarını anlatıyordu.

Büyük bütçeli bir deneysel çalışma: “Mr. Nobody” ve sonrası

Büyük beklentilerin ağırlığından mı bilinmez, Le huitième jour’un ardından gelen on üç sene boyunca uzun metraj film çekmedi. Bu zaman aralığını iki kısa film, bir de televizyon dizisi bölümüyle tamamladı.

Neredeyse altı yıl süren bir hazırlık sürecinin ardından, 37 milyon Euro bütçesiyle en pahalı Belçika filmi ünvanını elde eden Mr. Nobody gün yüzüne çıktı. “Herkesin karşılaşabileceği sonsuz olasılıklar hakkında deneysel bir film” olarak tasvir ettiği yapım, hem ilk ve tek İngilizce çalışması olması, hem de başrolde Jared Leto gibi bir Hollywood yıldızını barındırmasıyla sinemasında yeni bir eşiği işaret ediyordu. Mr. Nobody kimilerince fazla dağınık bulunsa da, kendine ait bir hayran kitlesi edinecekti.

Sonraki hamlesi, filmografisinin en deneysel işi Kiss & Cry (2011) oldu. Sadece elleri gözüken dansçılar ve araya serpiştirilen animasyonlarla izleyenlere sıradışı bir deneyim yaşatan yapım, devamı niteliğindeki Cold Blood’a önayak oldu. 2014’te yine Altın Küre adaylığı elde edecek, sansasyon etkisi yaratan bir komediye imza attı: Le tout nouveau testament. Film basitçe Tanrı’yı Brüksel’de yaşayan, huysuz bir adam olarak tahayyül ediyor; küçük kızı Ea ona sinirlenince, tüm insanlığa ölecekleri tarihleri SMS olarak gönderiyordu. Birçok norm ve değeri altüst eden bu dinler üstü deneyim, seyir zevki yüksek işleri arasındaydı.

Şu aralar Europe - C 19 isimli belgesel projesinin post prodüksiyon aşamasıyla meşgul oluyor..


Jaco van Dormael-2015-Das Brandneue Testament  
 
Yönetmen : Jaco van Dormael
Senaryo : Thomas Gunzig, Jaco van Dormael
Görüntü Yönetmeni : Christophe Beaucarne
Müzik : An Pierlé
Ülke : Belçika Fransa  
Tür : Komedi
IMDB Puan : 7.2/10
A.K.A : The Brand New Testament
Oyuncular : Pili Groyne, Benoît Poelvoorde, Catherine Deneuve, François Damiens, Yolande Moreau, Laura Verlinden, Serge Larivière, Didier De Neck, Anna Tenta

Özet: 
Tanrı filmde erkek insan figüründedir, Brüksel'de eşi ve kızı Ea ile yaşamaktadır, eşi ve çocuğuna çok kötü davranmakta, odasındaki bilgisayarla insanların hayatını sadistçe kontrol etmektedir. Babasının despotluklarından bunalan Ea, bir gün babasının odasının anahtarını alıp bilgisayarını karıştırarak insanların ölecekleri günleri ifşa eder. Çok sinirlenen tanrı kızını döver, Ea evden kaçar. Şimdi küçük kızın yapması gereken kendine 6 tane havari bulmaktır.


İlk kez birisiyle (Thomas Gunzig ile) işbirliği içinde yazdım ve birbirimizi güldürme hedefimiz vardı. Bir süre sonra, Bay Hiçkimse'yi çekmeden önce birlikte film için bir sahne bulduk . . Oldukça görkemli bir film olan Bay Hiçkimse'ye tepkiler şöyle oldu: Kendi kendime mutfak masasında nasıl film yaparız diye sorduğum, tiyatro, dans ve filmi karıştıran minimalist bir deney olan Kiss & Cry … O özgürlüğe ihtiyacım vardı. Bu kısa ömürlü film, kendimi Arte Povera alanında ifade etmemi sağladı. Yeni Ahit , önceki iki deneyimimin sonucudur. Sahneler elle bu kadar inandırıcı bir şekilde işlenebilirken çok para harcamadım. Benim için önemli olan gerçeği anlatan bir film türü değil, algıdan bahseden bir film. Yeni Ahit, kendisi de alışılmışın dışında olan küçük bir kızın gözünden görülen dünyamızdır: Tanrı'nın kızı...


Bulduğu her şey aynı anda hem doğru hem de yanlıştır. Sahnelerde ve filmin İncil olarak sunduğumuz bölümler halinde yapılanmasında biraz teatrallik var. Christophe Beaucarne ve prodüksiyon tasarımı başkanı Sylvie Olivier ile birlikte, her şeyi kiliselerde olduğu gibi önden ve simetrik bir şekilde filme almaya gönül verdik. Sonuçlar, bir otopark gibi çok spesifik setler, ancak simetri sayesinde birbirlerine benziyorlar, bu da çekimlere belirli bir derecede dindarlık katıyor. Laiklik ve dini sürekli karıştırıyoruz.


Film dinle ilgili değil. Bu bir komedi çıkışıdır. Filmi “ya olursa…?” temelinde yaptık. Ya Tanrı varsa ve Brüksel'de yaşıyorsa? Ya o bir piç olsaydı? Ya İsa onun tek çocuğu değilse? Ya bir karısı olsaydı, yaşadığımız dünyadan başka bir şey yaratır mıydı? Mukaddes Kitabın ve dinin aksine, kadınlara daha fazla söz hakkı vereceğimizi kendimize söylemek önemliydi. Konuşma ve yaratma hakları var. İki yeni kadın aziz ve çok az konuşan bir kadın daha var ama dünyayı kurtarıyor...Filmde son gün bir dizüstü bilgisayarda mutfakta otururken yaptığımız gökyüzü gibi çok dikkat çekici efektler var.


Oyuncuların performansları çeşitli istekleri yansıtıyor. Örneğin Benoit Poelvoorde'u aptalca, çirkin bir rolde görmek ya da Yolande Moreau'yu sabahlık içinde süpürge yaptırmak... Seyirciyle paylaştığım keyifler bunlar. Bunlar açıkçası çok iyi tanıdığım ama henüz birlikte çalışmadığım oyuncular. Kendimizden zevk almak ve bunun herkes için hoş bir deneyim olduğundan emin olmak istedik. Belki bu bir klişe gibi görünüyor ama sonuç komik ve reddedilemez. François Damiens'in ya da Catherine Deneuve'ün rolü gibi daha çok hazırlık gerektiren ve bir o kadar komik olan bazı roller var. Her zamanki karakterlerinden farklı karakterleri oynamaktan mutlu oldular.


Türkçe bulabileceğiniz filmleri

1991-Toto le Héros
1996-L'ottavo Giorno / The Eighth Day (1996)
2009-Mr. Nobody
2011-Kiss & Cry 
2015-Das Brandneue Testament

buradan indirip izleyebilirsiniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with thumbnails