09 Nisan 2022

Adam Johnson-George Orwell Arkadaşımdı


 
















1967’de Güney Dakota’da doğdu. Esquire, Harper’s Magazine, Tin House ve The Paris Review’da öyküleri yayımlandı. 2013’te aynı zamanda New York Times çok satanlar listesine de giren ikinci romanı Yetimlerin Efendisi’nin Oğlu (çev. Güneş Demirel, Pegasus Yay., 2014) ile Pulitzer Edebiyat Ödülü’nü kazandı. George Orwell Arkadaşımdı 2015’te National Book Award’a, 2016’da Story Prize’a layık görüldü. Emporium (2002) adlı bir öykü derlemesi ve Parasites Like Us (2003) adlı bir romanı daha var. Stanford Üniversitesi’nde yaratıcı yazarlık dersleri veriyor ve ailesiyle San Francisco’da oturuyor.

 

Adam Johnson - George Orwell Arkadaşımdı
2018 Yüz Kitap Yay. / çev. Deniz Keskin / 260 sayfa

Kitap 6 öyküden oluşuyor ve her biri o kadar güzeldi ki...

Adam Johnson’un olağanüstü öykü derlemesinin sayfalarında şairane bir anlatım ve kalp kırıklıkları var. Johnson, öyküleri ister New Orleans’ta veya Palo Alto’da ister Kore’de geçsin, aynı duyarlılık ve kavrayışla yazan bir virtüöz. Bu sayfalardan şaşırtıcı, komik, hüzünlü ve derinden sarsıcı sesler yükseliyor.

Bu altı öyküde, Johnson sevgiyi ve kaybı, teknolojinin özel hayata nüfuzunun etkilerini ve siyasalın kişiseli nasıl biçimlendirdiğini keşfe çıkıyor. Johnson’un öyküleri harap olmuş Amerikan şehirlerinden terk edilmiş işkence odalarına, tanıdık gelen tekinsiz bir dünyada geçiyor.

Bu altı öyküde, Johnson sevgiyi ve kaybı, teknolojinin özel hayata nüfuzunun etkilerini ve siyasalın kişiseli nasıl biçimlendirdiğini keşfe çıkıyor. Johnson’un öyküleri harap olmuş Amerikan şehirlerinden terk edilmiş işkence odalarına, tanıdık gelen tekinsiz bir dünyada geçiyor.

Karısının hastalığı karşısında kendisini aciz hisseden ve kaçışı simülasyonlar yaratmakta bulan bir yazılımcı, yıkıcı bir kasırganın ertesinde küçük oğlunun sorumluluğu üstüne kalan genç bir baba, ailesini geride bırakıp ölmeye hazır olmayan kanser hastası bir kadın, yönettiği cezaevinde yapılan işkenceleri hâlâ inkâr eden sabık bir Doğu Alman hapishane müdürü, içindeki sapkınlığı dizginlemeye çalışan bir bilgisayar programcısı, Kuzey Kore’den kaçıp Güney’deki yeni hayatlarında bocalayan iki arkadaş...

Johnson raydan çıkmış hayatlarını yoluna sokabilmek için güç toplamaya çalışan insanların öykülerini anlatıyor; bu satırlarda Kurt Cobain’in, totalitarizmin ezdiği hayatların, yıkılmış evlerin, kaçak babaların, kayıp organların hayaletleri dolaşıyor.


öykülerden bazıları:

Nirvana 
Anlatıcı bir mucittir, iProjector diye alet icat edip suikasta uğramış bir başkanın hologramvari versiyonunu yaratır. Başkanın sanal ortamda gezinen her türlü bilgisini toplar ve alete aktarır, böylece insanlara yardımcı olmak ister, kendine de. Karısı Guillain-Barré Sendromu'na yakalanmıştır, kasları beyinden gelen sinyallerden ibarettir, isyan halindeki vücut hareket edemez, acıdan başka bir şey sunmaz ve kadını yaşamından bezdirir. Hiçbir şey kadının acısını hafifletmez, sadece gece gündüz dinlediği Nirvana ve Kurt Cobain ona iyi gelmektedir..  İntihar konusunda eşinin yardım sözünü alır, böyle bir şeye girişmeyeceğini söylese de kendi sınırına ulaşmak üzere olduğunu sezer ve verilen sözü eşine hatırlatıp durmaya başlar. Anlatıcı dayanamaz, eşine iyi geldiğini düşündüğü için Kurt Cobain'in hologramını yaratır..

Anonim Kasırgalar
 
Doğal felaketler insanların kendi felaketleriyle birleştiği zaman sıkı kararlar alınabildiğini gösteren bir öykü. Katrina Kasırgası'nın hemen ardında, yıkıntıların arasında birkaç insanın yaşamlarını sürdürme çabaları ve farklı yönlere sapmalarını, yaşamlarını birleştirip ayırmalarını anlatıyor. Çocuklarını terk edip giden, köprüden aşağı atarak ölmelerine sebep olan anneler, her şeye rağmen sevdiği adamların yanında yer alan kadınlar, karar verme anı geldiğinde ortadan kaybolan ve sorumluluk alıp en iyisini umarak harekete geçen erkekler, yıkık evler, yıkık köprüler, parçalarını bir araya getirmeye çalışan ruhlar, bir kasırga panoramasında mücadele.  

İlginç Bir Bilgi 

Kanserden ölmekte olan ve öldüğünü fark eden kadının eşiyle olan hesaplaşması, ölümünden sonra yaşamaya devam eder gibi anlatması bir şey, her şeyin olup bittiği dünyada kalanların kayıplardan, değişimlerden çabuk sıyrılmaları başka bir şey. Kadının çocukları ve babası bir süre yas tutsalar da her şey olağan haline geri dönüyor, boşluk bir şekilde doluyor. Dünyanın uğultusu geri geliyor, her ne olursa olsun geri geliyor, yoksunluğu duyulan şeyleri yavaş yavaş silmek için. Bir bahçenin yoksunluğu uğultuda yeni bir sokağın sakinliğine dönüşüyor. 

Kadın. Kocası bir yazar, Pulitzer ödüllü. Kendisi de yazar ama metinleri basılmamış. Kocasının kendisinden çaldığı bir fikri fark etmek, kocasının başka kadınlarla görüşmeye başladığını görmek, çocuklarının yaşamlarını sürdürdüklerine şahit olmak, ilginç bilgilerle dolmak ve bu bilgiler sayesinde yaşamak, bir filin bir ağaca kaç dakikada çıkacağının istatistiksel bilgisiyle yaşamak örneğin, dünyaya dair bilinecek ne varsa bilmeye çalışmak belki de kadının hâlâ buralarda olmasının sebebidir.
  

George Orwell Arkadaşımdı

Yönettiği cezaevinde yapılan işkenceleri hâlâ inkâr eden sabık bir Doğu Alman hapishane müdürü, Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra emekli olan köpeği ile yaşayan adamın yönettiği cezaevinin bir utanç merkezi olarak anımsanması için müzevari bir hale dönüştürülmesinden sonra kendisine eski günlere ait yaşadıklarını anlatması istendiğinde her şeyi normalleştirerek günlük hayatına devam edebilmesinin altındaki ruh halini gösteren bir öykü...

Karanlık Çayır

İçindeki sapkınlığı dizginlemeye çalışan bir bilgisayar programcısı, porno sektörünün mutfağını bilen ve yazılacak bir kodla bu sayfalardan indirilen resimlerin izinin sürülebileceği konusunda polise yardımcı olacağını ifade ederken aslında bu işin ne kadar dokunulmaz olsa da işin psikolojik tarafını da çok özenli seçilmiş sözcüklerle ifade eden bir öykü..

Gülen Talih

Kuzey Kore’den kaçıp Çin'e gidecekken çeşitli engeller yüzünden Güney Kore'de takılıp kalan ve Güney’deki yeni hayatlarında bocalayan iki arkadaş. Kuzey ve Güney Kore hakkında önemli arka planlar sunuyor, birinin durumu kabullenip uyum sağlarken, diğerinin platonik bir aşkla bağlandığı ve Kuzeyde kalan sevdiği kadına  dönmesi gerektiğini bahane ederken aslında ölümü pahasına geri dönmesinin daha derinliklerden gelen uyumsuzluk durumları olduğunu anlatan zor bir öykü...

Türkçede bir tane daha yayınlanmış kitabı bulunmaktadır..


Adam Johnson-Yetimlerin Efendisi'nin Oğlu
çev. Güneş Demirel/ 2014 Pegasus Yayınları / 576 sayfa 

Pak Jun Do, zorla başkente götürülmüş şarkıcı bir kadının ve yetimhane müdürü bir babanın oğludur. Kuzey Kore’nin üst düzey yetkilileri kısa zamanda onun sadakatini ve yeteneklerini fark eder. Kendisini sadece “dünyanın en yüce ulusunun bir neferi” olarak gören Jun Do, kısa zamanda yükselir. Hayatta kalmak için değişen kurallarla, işkencelerle ve üstlerinin kafa karıştırıcı istekleriyle mücadele etmek zorundadır. Herhangi bir insanın katlanabileceğinden fazlasına maruz kalan Jun Do, sevdiği kadın Sun Moon’u kurtarabilmek için Kim Jong İl’in rakibi rolüne bürünür.

Bu destansı romanda Adam Johnson, açlıkla kırılan, yozlaşmışlık ve zulmün sıradan olduğu bu dünyanın sürükleyici bir anlatımını sunuyor. İnsanın kırılganlığının ve insan iradesinin yenilmezliğinin anlatıldığı roman, hiç tanınmayan bir dünyanın kapılarını aralıyor. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with thumbnails