Egaliter-Eşitlikçilik
Ölüm sonrası yaşamda Tanrı'nın aslında hayatın karmaşıklığını anladığını keşfedersiniz. Diğer tanrılar gibi O da başlangıçta akranlarının baskısına boyun eğerek evrenini, iyi ve kötü insanlardan oluşan ikili bir kategoriye göre yapılandırmıştır. Ne var ki insanın pek çok açıdan iyi, ama aynı zamanda başka bazı açılardan yoz ve kötü niyetli olabileceğini anlaması uzun sürmemiştir. Peki, kimin cennete, kimin cehenneme gideceğini hakça nasıl belirleyecektir?
Bir insanın aynı zamanda hem zimmetine para geçirip, hem de hayırseverlik yapması mümkün değil mi, diye düşünmüştür. Bir kadın zina yapıyor olsa da, her iki erkeğin de yaşamına zevk ve güven katamaz mı? Bir çocuk farkında olmadan ailesini parçalayacak sırları ifşa edemez mi? Toplumu -iyi ve kötü diye-iki kategoriye ayırmak henüz gençken Ona daha mantıklı bir iş gibi görünmüş ama tecrübeyle birlikte bu kararlar giderek zorlaşmaya başlamıştır. Yüzlerce faktörü göz önüne alan karmaşık formüller geliştirmiş, upuzun kâğıt şeritler üstüne sonu gelmez karar çıktıları alan bilgisayar programları üretmiştir. Ancak hassas yapısı bu otomasyona isyan etmiş ve bilgisayar, aklına hiç yatmayan bir karar ürettiğinde konumundan istifade ederek öfkeyle fişi çekmiştir.
Ve işte o gün savaşan iki ulusun ölülerinin dertlerine kulak verir. Her iki taraf da acılar çekmiştir, her iki tarafın da haklı yakınmaları vardır, her ikisi de gerekçelerini açık gönüllülükle ortaya koyar. O ise kulaklarını kapatır ve kederle inler. İnsanlarının çok boyutlu varlıklar olduklarını ve gençken yaptığı esneklikten uzak karar mekanizmasıyla daha fazla idare edemeyeceğini bilmektedir.
Bu durum bütün tanrılara üzüntü vermez. Aslında bizler, öldükten sonra, yarattığı varlıkların çapraşık yüreklerine karşı derin bir hassasiyet sergileyen bir Tanrı'nın karşısına çıkacağımız için kendimizi şanslı saymalıyız. Tanrı aylar boyu cennetteki evinin salonunda, boynu hasırotu gibi bükük, üzgün üzgün dolanır durur. Kuyruk uzadıkça uzar. Danışmanları ona karar verme işini devretmesini önerir ama O insanlarını, başkasına teslim edemeyecek kadar sevmektedir. Bir karamsarlık anında aklından, meseleleri kendi aralarında halledene dek herkesi belirsiz bir süreliğine kuyrukta bekletmek geçer. Ancak neden sonra cömert yüreği daha iyi bir fikirle aydınlanır.
Bu fikre gücü yetmektedir: herkese, her bir insana cennette bir yer bahşedecektir. Ne de olsa herkesin içinde iyi bir şeyler vardır; insanın temel tasarım özelliklerinden biridir bu. Yeni planıyla birlikte morali düzelir, yanaklarına renk gelir. Cehennem operasyonlarını sonlandırır, Şeytan'ı işten çıkarır ve tüm insanları yanına, cennete alır. Yeni gelenler ve eskiler; menfurlar ve faziletliler... Yeni sistemin çatısı altında herkes Onunla konuşmak için eşit vakit hakkına sahip olur. Birçokları Onu biraz lafazan ve fazla vesveseli bulsa da, kimse tarafından umarsızlıkla suçlanmaz.
Yarattığı yeni sistemin en önemli özelliği, herkese eşitçi davranılmasıdır. Artık kimilerine ateş, kimilerine sazlı sözlü sefalar reva görülmemektedir. Ölüm sonrası yaşam artık su yataklarına karşılık ağıllar, suşilere karşılık çiğ patatesler, şampanyaya karşılık kaynar sular biçiminde tanımlanmamaktadır. Herkes herkesin kardeşidir ve dünya üstünde bir türlü yeşeremeyen bir kavram, ilk defa hakikate dönüşür: gerçek eşitlik.
Komünistler şaşkınlığa düşer ve sinirlenirler çünkü kusursuz toplumlarına nihayet ulaşmışlardır ama bu, inanmak istemedikleri bir Tanrının yardımıyla olmuştur. Meritokratlar, sonsuza dek bir avuç solcuyla, liyakatsiz bir sistem içine sıkışıp kaldıkları için incinmişlerdir. Muhafazakârlar hor görebilecekleri çulsuzlardan; liberaller terfi ettirebilecekleri mağdurlardan mahrum kalmıştır.
Tanrı bir gece yatağının kenarına oturur ve ağlamaya başlar, zira herkesin hemfikir olduğu tek konu, cehennemde olduklarıdır...
David Eagleman-Ve...Sonraki Hayattan Kırk Öykü
Çev. Duygu Akın
Domingo Yayınevi/ 128 Sayfa
Öldükten sonra başımıza neler gelir? Ve bu insanlığımız hakkında bize neler söyler?
Sonraki hayatta Tanrı'nın bir bakteri boyutunda ve varlığınızdan tamamen bihaber olduğunu keşfedebilirsiniz ya da yanınızda yalnızca hatırladığınız insanları bulabilirsiniz. Kimi sonraki hayatlarda tüm yaşlarınıza ayrılmış halinizdesinizdir, kimisinde kredi kart kayıtlarınıza bakılarak yeniden yaratılırsınız, kimisindeyse aslında olabileceğiniz ama olmadığınız kişiliklerinizin moral bozucu varlıklarıyla birarada yaşamanız gerekir.
Eagleman aynı anda hem komik, hem hüzünlü hem de sarsıcı olabilen kurmaca öyküleriyle geleneksel kavramlar kulesini yerle bir ediyor ve bizlere kendimizi 'burada' ve 'şimdide' görmemizi sağlayan, büyüleyici bir mercek sunuyor. Dudak uçuklatıcı bir hayal gücüne dayanan bu öykülerin kökleri bilime, romantizme ve gizemli varoluşumuza yönelik huşuya dek uzanıyor. Bu kitap, ölüm, ölümsüzlük, ümit, aşk, biyoloji ve insanlığımızın yepyeni çehrelerini ortaya çıkaran arzunun bir karışımı.
David Eagleman
1971 Albuquerque, New Mexico, ABD
New Mexico'da büyüdü. Üniversite eğitimini İngiliz ve Amerikan edebiyatı üzerine yaptıktan sonra Nörobilim dalında doktorasını tamamladı. Teksas, Houston'daki Baylor Tıp Fakültesi'nde Algı ve Eylem Laboratuvarı'nın başında olan Eagleman, Nörobilim ve Hukuk Teşebbüsü'nün de kurucusu ve yöneticisi. Bilimsel araştırmaları Science, Nature gibi prestijli yayınlarda yer aldı; nörobilim üzerine Wednesday is Indigo Blue: Discovering the Brain of Synesthesia isimli kitabı yazdı. Yazarın Türkiye'de Domingo yayınevi tarafından yayımlanmış olan Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü ve Incognito: Beynin Gizli Hayatı isimli kitapları uluslararası çok satan listelerinde yer aldı. Eagleman, bu kitapla eşzamanlı olarak hazırlanan The Brain isimli BBC belgeselinin de sunucusu ve yazarıdır.
Türkçe deki Kitapları
2016-Beyin-Senin Hikayen
2013-Incognito - Beynin Gizli Hayatı
2010-Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder