01 Nisan 2011

Salâh Birsel

16182_20091_4_20_42_2_446251

Asıl adının Ahmet Selahattin olduğunu söyleyen Birsel 1919 yılında Bandırma'da doğmuş, ortaöğretimini İzmir Erkek Lisesi'nde (1937) yapmış, yüksek öğrenimini ise İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümü'nde tamamlamıştır (1948). İzmir, İstanbul ve Ankara'da uzun yıllar yaşadıktan sonra İstanbul'a yerleşmiş, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten sonra, iş müfettişliği, kitaplık ve basımevi müdürlüğü gibi görevlerde bulunmuştur.

Aynı zamanda Türk Dil Kurumu yönetim kurulu üyeliği de yaptı Birsel, fakülteye gittiği yıllarda Nişantaşı Ortaokulu'nda başladığı Fransızca öğretmenliğine (1943) mezun olduktan sonra da bir süre devam etmiştir. Burhan Arpad'la ABC Yayınevini kurmuş, sonradan İhsan Devrim'in de ortak olduğu bu yayınevi, tek parti iktidarının kışkırttığı faşist ve uluscu öğrencilerin ünlü Tan gazetesini tahrip ettikleri olaylar sırasında yıkılmıştır.

091108083146_69

Aynı zamanda Türk Dil Kurumu yönetim kurulu üyeliği de yaptı Birsel, fakülteye gittiği yıllarda Nişantaşı Ortaokulu'nda başladığı Fransızca öğretmenliğine (1943) mezun olduktan sonra da bir süre devam etmiştir. Burhan Arpad'la ABC Yayınevini kurmuş, sonradan İhsan Devrim'in de ortak olduğu bu yayınevi, tek parti iktidarının kışkırttığı faşist ve uluscu öğrencilerin ünlü Tan gazetesini tahrip ettikleri olaylar sırasında yıkılmıştır.

1942 yılında İnkılâpçı Gençlik dergisinde yayımlanan "Bulut Geçti" adlı şiiri yüzünden, aile kurumunu yerdiği gerekçesiyle mahkemeye verilmiş ve iki yıl süren dava sonunda beraat etmiştir. Birsel öğretmenlikten ayrıldıktan sonra Ankara ve İstanbul'da iş müfettişliği, kitaplık müdürlüğü gibi çeşitli görevlerde bulunmuştur. Birsel Türk Dil Kurumu Yayın Kolu Başkanlığı da yapmıştır (1960-1973). Salâh Birsel Ankara Üniversitesi Basım Evi Müdürü görevinde iken emekli olmuştur. (1972) 10 Mart 1999'da ölmüştür.

1185740589 salah birsel

Yazın Yaşamı

Yazın alanına Gündüz dergisinde yayımlanan (1937) şiirleriyle erken yaşlarda giren Birsel, daha sonraki yıllarda İnkılâpçı Gençlik dergisinde yazmış, Sokak, İnsan, Yenilikler gibi ya kendisinin çıkardığı ya da yayımına doğrudan katıldığı dergilerde yer almıştır. 1940'ların yeni Edebiyat hareketi içinde aktif rol üstlenen Birsel, Garip Şiiri'nden farklı bir yol arayan şiirleriyle dikkati çekmiş, ama ilgisi giderek şiirden düzyazıya ve asıl anlamda denemeye kaymıştır.

Sanatı

Şiirde zekanın önemine inanmıştır. 1955'ten sonra Birinci Yeni şiirinden tamamen uzaklaştı. Kendine ait bağımsız bir şiir anlayışı geliştirdi. Konuları alaya alır gibi görünerek şiirin düşündürücü yanını güçlendirmiştir. Nesirlerinde de mizah dikkati çekmektedir.

Eserleri

KIKIRIKNAME-SALAH-BIRSEL-YEDITEPE__13373807_0 eyk-ASES-SALAH-BIRSEL-1960__11554510_0 45234_2

Şiir kitapları

1947-Dünya İşleri
1955-Hacivat'ın Karısı
1960-Ases
1961-Kikirikname
1972-Haydar Haydar
1981-Köçekçeler
1986-Bütün Şiirleri
1993-Varduman
1994-Yalelli
1995-İnce Donanma
1995-Rumba da Rumba
1995-Yaşama Sevinci
1995-Çarleston
1997-Baş ve Ayak
1997-Sevdim Seni Ey İnsan

Paf-Ve-Puf-Salah-Birsel__26291274_0 166674_2 SISEDEKI-ZENCI-SALAH-BIRSEL__28026049_0

Denemeler, Eleştiri ve Günlükleri

1952-Şiirin İlkeleri
1955-Günlük
1957-Sev Beni Sev
1969-Kendimle Konuşmalar
1975-Şiir ve Cinayet
1975-Kahveler Kitabı
1976-Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu
1976-Kuşları Örtünmek
1979-Kurutulmuş Felsefe Bahçesi
1980-Boğaziçi Şıngır Mıngır
1981-Halley Kimi Kurtarır
1981-Paf ve Puf
1982-Hacivat Günlüğü
1982-Sergüzeşt-i Nono Bey ve Elmas Boğaziçi
1983-Amerikalı Tolstoy
1983-İstanbul-Paris
1985-Bir Zavallı Sarı At
1985-Yapıştırma Bıyık
1986-Şişedeki Zenci
1987-Asansör
1988-Kediler
1988-Aynalar Günlüğü
1989-Seyirci Sahneye Çıkıyor
1990-Bay Sessizlik
1991-Nezleli Karga
1992-Yaşlılık Günlüğü
1993-Gandhi ya da Hint Kirazının Gölgesinde
1994-Gece Mavisi
1995-Papağanname
1996-Yanlış Parmak

BIR-KALBIN-OLUMU-STEFAN-ZWEIG-SALAH-BIRSEL-1954__9430232_0 26177_2 26172_2

Romanları

1961-Dört Köşeli İnsan

İnceleme ve Çevirileri

1954-BirKalbin Ölümü-Stefan Zweig
1967-Fransız Resminde İzlenimcilik
1972-Goethe
1991-Hayatım-George Sand-Erkek Çölünde Bir Kamelya

24852_2 24853_2 24942_2

Onun Hakkında Yazılan Kitaplar

-Salah Bey Kitabı-Abdullah Çelik-Yom Yayınları
-Salah Birsel- Muzaffer Uyguner-Altın Yayınları
-Salah Birsel-Aydınlanmanın Işığında Sanat İnsanlarımız
-Bir Usta Bir Dünya-Fatma Türe-YKY
-Kötülük Kol Geziyor-Jacques Audiberti
-Salah Beyin Yüzleri-Salah Bey'in 69.Yılı-Kırkambar Yayınları
-Salah Birsel'in Poetikası-Ali İhsan Kolcu-Salkımsöğüt Yayınları

Ödüller

"Keçi Çobanı Kuzu Çobanı" adlı denemesiyle 1970 TRT Deneme Başarı Ödülü, Şiir ve Cinayet adlı kitabıyla Türk Dil Kurumu Deneme- Eleştiri-Gezi Ödülü (1976), Paf ve Puf adlı kitabıyla İş Bankası-Deneme-Eleştiri Büyük Ödülü (1982), Yaşlılık Günlüğü kitabıyla da Sedat Simavi Edebiyat Ödülü (1986), Türkiye'de günlük türünde yazılmış bir esere verilen ilk ödül "Varduman" adlı şiir kitabıyla Necatigil Şiir Ödülü (1994) kazanmıştır.

fesat_mekani_kahvehaneler

Bende ki Salah Birsel

Salah Birsel’in kitapları anektotlarla doludur, her kitabında bir sürü isim tanırsınız, sonrada onların izini sürersiniz. O yüzden defterime aldığım notlarda hep başka kişilerin isimlerini göreceksiniz-buna bakıp aldanmayın, Birsel elindeki malzemeyi o kadar güzel birbiriyle ilişkilendirip bağlıyor ki yaptığı geçişleri anlayamıyorsunuz…

kurutulmus-felsefe-bahcesi-salah-birsel__37614234_0 120471_2 aynalar-gunlugu-salah-birsel__16745462_0

01-Kurutulmuş Felsefe Bahçesi-Yapıştırma Bıyık- Aynalar Günlüğü’nden

-Hz. İsa bugünkü günde İncili yayınlatmak isteseydi, yayıncı bulamazdı... (Jessi Robinson )


-Günaydın tavuklar, horozlar
artık memnunum yaşamaktan
sabah erkenden kalktığım vakit
siz varsınız
gündüz işim var,arkadaşlarım
gece yıldızlar var, karım var,
günaydın tavuklar, horozlar !


-Sahnede , bir koltuğun, yana kaçmış bir kravatın bile önemi vardır,
daha doğrusu seyirci bunların önemli olduğunu düşünür, başka bir deyişle seyirci tiyatroya bunlara önem vermek için gelmiştir...


-En güzel fotoğraflar, henüz çekilmemiş olanlardır...


-Fotoğraflar, özellikle de tarihsel fotoğraflar, geçmiş günlere,
tiride dönmüş anılara çiftetelli oynatır...


-21 Mart 1986
6000 Karaderili
toplandık Lenga stadyumunda
21 Mart 1985 de öldürülen
21 kardeşimizi anmaya geldik
21 kardeşimiz de
21 Mart 1960 ta
Shapervilla katliamında öldürülen
183 kardeşimizi anmaya gelmişti...
( Özkan Mert )


-Ruhlar dünyada geçirdikleri yıllar boyunca elde edemedikleri bilgileri, kendilerinden sonraya kalanların elde edebileceklerini de bildiklerinden, yeni ölmüş kişilerin deneylerine, görüşlerine pek önem verirler-buda onların dünyadan ayrılırken, ne biliyorlarsa onlarla kaldıklarına bir işarettir...


-İnsanın en iyi dostu, ölmüş olan dostudur... ( Gabriel G. Marquez )


-Eğer yolun üstünde aşk olmasaydı, kehribar, saman çöpünü aramazdı...


-Ötürşah bir güzelliktedir dünya
ki orada doğmak tedirgin etmezse sizi
yüz okka çekmemesi mutluluğun her vakit
ve de sizi sıkmazsa bir enfiyelik cehennem
cennette bile çünkü işlese de tıkır tıkır
şarkı patlatılmaz boyuna

Ötürşah bir güzelliktedir dünya
ki orada doğmak sakıncalı değilse sizce
insanların ölmesi aralık aralık
yada aç kalması az biraz
fena sayılmaz hani o da
siz aç kalmadıktan kelli
... ( Ferlinghetti )


-İnsanoğlu düşüncesi bir başkasına uymadığı vakit insandır...


-Bir şiirin güzeliiği, kendi dışında bıraktığı sözcüklerin sayısıyla doğru orantılıdır...


-İstediğimiz kadar yüksek sırıkların üzerine çıkalım,
yine kendi bacaklarımızla yürüyeceğiz... ( Monteigne )


-Uykusuzluk Fransız şairi Candras'ın finosudur, onu yanından hiç ayırmaz...


-Bir çok kez, yani defalarca
insan uyur, bedeni onu uyandırır,
bir kez, sonra sadece bir kez
uyur ve bedeninden olur
... ( Rene Char )


-Konuşulması gereken yerde susmaktansa,
kimi zaman 'hıyarlık' yapmayı göze almak en iyisidir...


-Dünyanın en çirkin hayvanı yaşlı insandır, ama; plajda ve cıpcıbıldak...


-Dökülen sırrıdır aynamızın yalnızlık... ( Oktay Rıfat )


-Elbet sözcüklerle yazılır şiir
alnı kanayan sözcüklerle
kimileri topraktan çıkarılmıştır
kök kokar
kimisi denizden, yosun
gökyüzü kokanları da vardır..
onlarla kurulup bozulur dünya
...


-Yumuşak - G - yi -uyakça ola-ilk Dıranas değerlendirmişti,
o çoğumuzun pek sevdiği " yapayalnız" şiirinde...


-Bir yaprak kıpırdasa gecede
tutunurda dalında ağaca
bir sözcük kıpırdar, iki gece
... ( Oktay Rıfat )


-Altmışında iner bir merdiven
yetmişinde binse düşer duvardan
sekseninde su getirmez pınardan
doksanında döşeğini düz ister
... (Pir Sultan Abdal )


-Nerden niçin mi geldim
bilmeden bir şey diyemem, ya siz ?
hem hiç önemli değil
geldim yol açtılar ,oturdum
girip çıkanlar vardı
zaten ben geldiğimde...
( Behçet Necatigil )

Salah Birsel_Yaşlılık Günlüğü5 Salah Birsel_Yaşlılık Günlüğü-arka kediler_sbirsel

02-Yaşlılık Günlüğü- Kediler’ den..

-Yabancılar bir memleketin içişlerini o memleket yurttaşlarından daha iyi bildiler mi, o memlekette alış-veriş dolabı bozuk demektir-Abdülhamid'e Ulu Hakan diyenler nedense bu gerçeklere gözlerini yumuyorlar...


-Peki ama neden bülbülleri dinlemeye hep erkekler gider de, kadınlar evleri bekler?
Sevgi Soysal : - aldırmayın kadınlar, erkeklik sizde kalsın...


-İnsanlar yakınlarına yardımda bulunmak için Tanrının kendilerine para yollamasına yalvar-yakar olurlar da, Tanrının bu parayı yakınlarına doğrudan doğruya tellemesi için dua etmeye yanaşmazlar...


-Hangi burçtan bakar isen ol sultana güneş gelir... (Yunus Emre )


-Size ne benim tanrısız olmamdan ? Belki tanrılar benim böyle olmamı istedi, belki sizden akıllıyım, ya da hepinizden ahmağım- belki zırtılın tekiyim, belki bilgeler bilgesiyim... ( Theophile de Viau )


-Kimileri bilimsizlik tarlasıyla, bilim ve sanat tarlasının tam sınır çizgisinde durur,bir yandan bakıldı mı aydın sanılır, öbür yandan dikizlenince de bütün dibekliği ortaya çıkar...


-Kaygusuz Abdal menem
fartı furtu bilmenem
bir tüyümü koymanam
bu sakalı kırkaram...

Bir avuç toprak sana
bir avuç toprak bana
dünyada değilse de
karanlıkta yanyana...
( Rüşdü Onur )

AMERIKALI-TOLSTOY-SALAH-BIRSEL-YAZKO-232B__19025397_0 Amerikalı Tolstoy

03-Amerikalı Tolstoy’dan..

-Sizi göreceğim, içimde bir şey koşacak, siz görmeden geçeceksiniz, ben kederle sevinci duyup dalacağım istediğim aleme, dünyayı yeniden kederlerle kuracağım, sonra çarşılardan çarşılara, insan sesleri arasında, herşeyi sizinle kurulmuş bir şehirde dolaşacağım...( Sait Faik Abasıyanık )


-Hiçbir şey yapmamaktansa, gençliğini har vurmak daha iyidir...


-Şu gözden yitirmemeli ki, ne geçmişte bir altın çağ vardır, ne de bugün içinde yaşadığımız çağ daha zittirik daha hoppaladır, bugün ki toplumda heyemola, üçkağıtçılık ve de zina katmanlarına rastlanıyorsa, antik çağda katmerlisine rastlanmıştır, insanlar, ilk zamanlardan bugüne bir şey yitirmeden ve bir şey kopmadan gelmişlerdir...

40865_2

04-Nezleli Karga’ dan…

-Korkuları, tedirgin kalabalığı
binlerce iğneyi
yorgun yüreğime batıran acıyı
uyanıkken yürüdüğüm yolları
dönemeçlerini çıkmazların, o yolların
sana dokununca
beynimde çınlayan yıldızları
hiç yanımdan ayrılmayan
yalnızlığı, öfkeyi
uyudum
... ( Mehmet Başaran )


-Zaman bir kuşak gibi, sarıl sarıl bitmiyor... ( Cahit Sıtkı Tarancı )


-Amma da yaptın şıllık kız
bağlıysak, insan değil miyiz yani ?
koyunları sattık, vurduk üç bini
öküzleri sattık, vurduk beş bini
bu parayı mezara mı götüreceğiz ?
hele gel, seni vizon pöstekilere saram
koluma takıp kervansaray'a gidem
sana Chat-Noir'lar alam mı?
koklayanın burnu düşsün
Jose İturbi'den Xavier Cugat'tan
sana pilak alam mı ?
o çalsın sen tepinedur,
seni eşek sütünden banyolara yatırıp
Camel'ini binliklerle yakam mı ?
Nylon'una ne verem ?
( Metin Eloğlu )


-Yolu olsa kaçarım ruhlar diyarına
birleşmeye kalkmam cesetlerle mezarda bile
o kadar eyledim ki insanoğlundan nefret
istemem yüzlerini görmeyi mahşerde bile
.. ( Eşref )

Hacivat-Gunlugu-Salah-Birsel__12181115_0

05-Hacivat Günlüğü’nden…

Nurullah Ataç’ın ürettiği bazı öztürkçe sözcükler:

Üz= Sayfa / Öy =Vakit / Ep= Neden / Salkı = Haber / Bayık = Hak
Balı = Şehir / Ağdık = Kusur / Ermegülek = Tembellik

-Çok büyük bir parça harcayarak,
değişmez gelirimi bir kaç milyon azalttım !... ( Papini )


-Bir duymada gürültüsünü
dallarda çatırdayarak açılan fıstıkların ,
gör bak ne oluyorsun,
bir duyma da gör şu yağan yağmuru ;
çalan çanı, konuşan insanı,
bir duyma da kokusunu yosunların
ıstakozun , karidesin
denizden esen rüzgarın...
( Orhan Veli Kanık )


-Özgürlüğün geldiği gün, o gün ölmek yasak... (Cemal Süreya )


-Dünyada yaşamak bir yorgunluk değil bir eğlencedir,
ama sadelik ve bilgelik içinde yaşamak koşuluyla... (Thoreou )


-Zapata, faşoları tahtından indirip, onların yerine yurtsever kişileri geçirmekle herşeyin çözümlenebileceğini sanmıştır, ama birgün kendisininde faşolar gibi düşünmeye başladığını görünce, pılısını pırtısını toplayıp köyüne sığınmaktan başka çıkar yol bulamaz... (Elia Kazan)


25202_2

06-Seyirci Sahneye Çıkıyor’dan…

-Önceleri bir kuru daldım ama
tuttum yapraklar açtım
seni görünce dünyaya...
( Metin Altıok )


-Bu mahalle babamındır
burada sevdim ilk kızı
ilk kahveye gittim
burada yaşadım gelinlik kızlarla
kadınların eteklerinden çektim
burada girdim rüyalara
burada rezil oldum...

90817_2 kahveler-kitabi-salah-birsel-k24-mb48443_641411_r1

07-Kahveler Kitabın’ndan

-Remzi baba bir gün, bir ahçı dükkanında ciğer yemiş, parasını verememekteymiş, ahçı öfkesinden acı sözlerle onun ciğerini sızlatır, o sırada tanıdıklardan birinin geldiğini görünce Baba, hemen onun yardımına aşağıdaki dörtlükle sığınır :

Tuzladı aşçı, dil ile yüreğimin yaresini
Ciğerimin paresi, gel ver ciğerin paresini
Ben demem aşçıya bir şey, dilerim Mevladan
Bit barzarında mezat eyliye ızgaresini...
'


-Kitaba bakarak karşıılık vermek
kabak bağlayıp yüzmek gibidir... ( Hoca Hayret Efendi )


-fasık : hak yolundan çıkmış

ISTANBUL-PARIS-Salah-BIRSEL__3849206_0 157024_2 ISTANBUL-PARIS-SALAH-BIRSEL-IST__9676633_0

08-İstanbul Paris ‘ten

-Yaşamımızın özeti :
Yalnızlık ülkesinden sonsuzluk dünyasına göç etmek...


-Zengiriz : antifeminist
İnçe güftügu : bu dedikodu da ne !


-Hani o şarabın giysinize dökülmesindeki yaşantı da sizi kıpkırmızı eden "an" vardı ya ! O, orada durur kalır, siz gidersiniz ; İşte o an size ileride sıcacık bir katkıda bulunacaktır.. Acıyarak...


-Tanrı vardır deyorum, deyeceğim her zaman
ama insan işleriyle uğraştığını sanmam (Emmius )

124823_2 BOGAZICI-SINGIR-MINGIR-SALAH-BIRSEL-1980__11148876_0 bogazici-singir-mingir-salah-birsel-a15__21558226_0

09-Boğaziçi Şıngır Mıngır’dan…

Boğaziçi’nin gizli tarihinin anlatıldığı kitap 38 tane kısa denemeden oluşmaktadır. Kitapta, Boğaziçi’nin güzellikleri, tarihi eserleri, bu eserlerin özellikleri ayrıntılarıyla anlatılmaktadır.

Yazar, bazen olayların içinde yaşamış biri gibi, kimi zaman da ikinci bir ağızdan olayları tüm pencerelerden yansıtmaktadır. Bu kitapta İstanbul’un tarihi eserleri hakkında başka hiç bir yerde rastlanamayacak bilgiler yer almaktadır.

Kitapta Osmanlı devrindeki İstanbul ve İstanbul’daki saraylar, kahvehaneler, yalılar ve buralarda geçen olaylara değinilmektedir. Hazerfan Ahmet Çelebi’nin Galata Kulesinden atlayışı, İstanbulluların Uludağ’ı görmek için saatlerce Galata Kulesinde bekleyişleri anlatılmaktadır.

Kız Kulesi ve Galata Kulesinin dünya üzerinde bir eşinin daha olmadığı, Galata Kulesinin Cenevizlilerden kaldığı, Fatih Sultan Mehmet döneminde onarıldığı, II. Murat devrinde yenilendiği çok güzel bir şekilde dile getirilmektedir.

Kitapta İstanbul ile ilgili bir çok ayrıntı en ince ayrıntılarıyla anlatılmaktadır: Sultan Hamit’in burnunu silmek için tülbentleri küçük parçalar halinde kestirip kağıt mendili 100 yıl önce icat etmesine kıl payı kaldığı, II. Murat zamanında Fransız Büyükelçisinin sadece parça etli pilavla ağırlandığı vesaire.

Kitapta İstanbul ile ilgili anlatılan bazı ayrıntıları ve olayları şöyle özetleyebiliriz:

Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında Boğazın en güzel yüzü görünmektedir. Çinili Köşk’ün içinde sayılamayacak kadar çok kadar mermer çeşme, divanhanesinin ortasında da büyük bir havuz yer almaktadır.

Köşkün altından geçen bir su bahçedeki havuza dökülmektedir. Ağustos ayında Boğazda inanılmaz bir kalabalık olmaktadır. Dere boyu sandallarla hınca hınç doludur. Çayırlara, çimenlere insanlar sığmamaktadır. Haliç ve Boğaz iskelelerinden, Üsküdar’dan, Karaköy’den ve İstanbul’un bir çok yerinden gelen insanlar yer kapmak için birbirleriyle yarışmaktadır. Kimi kadınlar ise akşama kadar sandal gezintileri yapmaktadır.

Kağıthelvacılar, ketenhelvacılar, damla ve çam sakızları, elmaşekerciler, leblebiciler, macuncular, sucukçular gibi, mevsime göre değneklerde kiraz, çağla, şerbetten tatlı can eriği, İzmir Üzümü, Değirmendere fındığı, Bursa şeftalisi, kavun-karpuz satanların sayısı da çok fazladır.

Kitapta yer alan bir çok olayın en ince ayrıntılarına kadar anlatılması yazarın, büyük çabalar gerektiren bir araştırma yaptığını göstermektedir.

...

-Her gün yeni olsun gördüğün...(Andre Gide )


-Yaşlılık ,insanın yumuşak olan yerlerinin sertleşmesi,
sert olan yerlerininse yumuşamasıdır...( Aziz Nesin )


-Yalnızca ben bilirim, diktatör heykellerine pislemek için
göç ettiğini, doğadaki tüm kuşların...


-Aptallarla tartışma,
diğerleri aranızdaki farkı anlamayabilirler...


İlk dize tanrı vergisidir
ondan sonra çalışma gelir...( Paul Valery )


-Payıma düşen toprak parçası
senin de payına düşer
ayrılık gayrılık yok
ölüm nefesinde nasıl olsa
ama henüz vakit erken
daha gün
karşı apartmanın balkonunda...(
Rüşdü Onur )


-Binmiş gider bu halkın ölüsü dirisine...


-Paralı adamla, parasız adamın yürümede ayrımı 10 Kattır...


-Ağaçlar altın olsa, inciler yaprak,
Doyurmaz insan gözün, illa toprak...( Anonim )


-Emniyet eden olmaz idi makadını hiç
bir kimse oturmazdı bana minder olaydım...( Mehmet Celal )


-Osmanlıda sarayda , yemek olarak
1451 'e kadar etli pilav ,
1481 ' e kadar mantı, tanenli şerbet ,
1500 den sonra en az 20 çeşit yemek pişmeye başlamış,
yani Osmanlıyı batıran nedenlerden biri daha ortaya çıkmış oluyor...

siir-ve-cinayet-0-481011 Gece Mavisi

10- Gece Mavisi / Şiir ve Cinayet’ ten…

-Bizi diriler değil , ölüler yönetir.. (August Comte )


-Diyogenes bir gün lahanaları sularken oradan geçen Aristippos'a ;
'-Lahanalarla uğraşmasını bilseydin bir zorbaya dalkavukluk etmezdin... '
Aristippos'un karşılığı ise şu olmuş ;
'-Sende insanların arasında yaşamasını bilseydin böyle lahana sulamazdın...'


- 7.yy. 'da Çin'de Tu-Sung çağında devlet memurları, şiirdeki bilgilerine göre seçilirmiş..


- Bereket iyi seyirci yapıttan bir şey anlamaz,
o sadece yapıtın güzelliğini duyar... ( Jean Giraudoux )


Bay Sessizlik

11- Bay Sessizlik’ten…

- Henry Miller, okuduğu ve okumadığı kitapların listesini çıkarırmış .. (benden daha sapıkları varmış-ben sadece okuduklarımı listeliyordum:)


- Namık Kemal , sefilllerin bir bölümünü okuduktan sonra "biraz dinleneyim" diyerek kitabı açık olarak yorganın üzerine bırakır, bırakış o bırakış...


- Ben kitapsever değilim, kitap kurdu değilim, ben kitap yamyamıyım...( Gabriel Boissy)


- Fransız ozanı Malaparte, geceleri terasa çıkıp 2-3 saat köpek gibi havlamadan yatmazmış...


- Ağaç kavunu ekşisi ( Greyfurt) günde on kez, zina eden kadına bir hafta yedirilirse öyle bir iffete erişir ki bin altın verseler boyun eğmez..( Cabir )

bazı kelimeler ve anlamları

azakanarlık= kanaatkarlık / tanakalmak=şaşırmak
sözcükperdaz=söz avcısı / şureylemek=çoşmak
paşator=elçi / karşı be karşı=karşı karşıya
gözgü=ayna / sapaş=aferin
yoluk=çok / yağı=düşman

Üzüm: Narınç/ Tiryaki / Dımışkı
Portakal: Hoppak
Kavun: Baribütün / Dilve
İncir: Ballıarı
Kiraz: Dalbastı
Elma: Sinap
Dut: Balkızı
Erik: Incak
Ayçekirdeği: Sımışka


-Sevişiriz dilersen şayet
aşkı anmadan dudaklarınla
bir şeycik yapamaz bize anla
susmaktan öte bu gülden demet
o ezgiler ki gülüşün elbet
veremez parıltısını asla
sevişiriz dilersen şayet
aşkı anmadan dudaklarınla...(
Mallerme)


-Burnun, yüzün ortalık yerine oturtulmuş olmasının nedeni ; ağlayan birinin sağ ve sol gözyaşlarının birbirine karışmaması içindir...


-Paris bir Türk kenti, Fransa'da Batı Türkiye sayılabilir, Türkler şamatacı ve de kıpırdak değildir, işleri başlarından aşkın bir halde sessiz sessiz akıp giderler, onlardan sadece inceden ince bir mırıltı yükselir... (Malaparte'nin Türkler için görüşleri : 12 Kasım 1948-Günlük )


-Kaşları keman teli
gözleri çağla bademi
burnu Medine hurması
yanakları Misget elması
ağzı katip hokkası
elleri yaprak açması
kolları bombar dolması kızlar
....


-Yeni adresim :
çocuksuz tek ev / İstanbul Çukurbostan...


gibici
-gibimtrak
-gibilitik
-gibiloji
-gibimasyon… ( Metin Eloğlu )


Serguzest-i-Nono-Bey-Ve-Elmas-Bogazici-Salah-Bir__26965589_0 145357_2

12-Sergüzeşt-i Nono Bey’den…

-Bir gün İcadiye'de veya Sultantepe'de
bir beste kanatlanır birden olduğun yerde
bir evren açılır geniş, sonsuz, büyülü
bugünün rüzgarında yıkanan mazi gülü
dağılır yaprak yaprak hayalindeki suya
bir başka gözle bakarsın ömür denen uykuya
belki en hülyalısı duyduğun masalların
o şafak saltanatı korularında dalların
her ufku tek başına bekleyen eski çamlar
bir sır gibi ömründen sızdırılmış akşamlar
ardıçla kestanenin her yıllık macerası
harap mezarlıklarda ölülerin rüyası
gelir ve tekrar doğar, ölmüş sandığın aşka
anlarsın ölüm yoktur geçen zamandan başka...( Ahmet H. Tanpınar )


-Musteriyan'lara göre 51.000 yılının içindeyiz
Tevrat'a göre 7536 yılındayız
Euseblos'a göre 7229 yılındayız
Afrikanus'a göre 7529 yılındayız
Suryani'lere göre 6153 yılındayız
Isa'ya göre 2002 yılındayız
Muhammed'e göre 1380 yılındayız...

-Orhanbey-Abdülmecid ( 1324-1861 ) dönemi boyunca; 182 sadrazam görev yapmış, 43 'ü öldürülmüş, 24 padişahtan sadece II.Selim ve III.Murat sadrazam öldürmemiş...

104119_2 AH-BEYOGLU-VAH-BEYOGLU-SALAH-BIRSEL-1976__7181016_0

13- Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu’ndan…

-Dört resim satın aldık
duvara çiviledik ömrümüzü
birisinde akşam oluyor
taşları kızıl bir mezarlık
mezarlıkta yürüyen bir ihtiyar,
birisinde şarkı söylüyor balıkçılar
ve ben bugün hissediyorum dostlardan habersiz
resimdeki ihtiyara gizlice küstüğünüzü,
birisinde vakit sabahtır
denizi seyredeniki çocuk
çocukların gözlerinde " uzak! "
uzakta hayal ettiğimiz yaşamak..
birisinde muhteşem bir yalnızlık
ve uykuma musallat olan bir deniz var
dağıtırız bu dört resimde hüznümüzü
şarkılar kayıkları doldurur
ufuk kokulu çocuklar gündüzümüzü
ihtiyar çok yaşayacak
ve biz bir dua gibi bırakacağız
kendi denizimizden şikayetçi,
dört resim satın aldık
bu dört resimdir tanrının memleketi
... ( Halit Asım )


-Benim de bir şey katmam lazım
gökyüzüne ve insanlara
örneğin yardım etmek istiyorum
anlaşmasına bulutların, bacalarla
beraber geceyi geçirmelerine
bulunsam diyorum
akşam yemeğinde sofrasında
küçük memurun, tezgahtarın
kızının rüyasında
konuşsam...
( Sabahattin Kudret Aksal )


-Bir şey var aramızda
senin bakışından belli
benim yanan yüzümden
dalıveriyoruz arada bir
ikimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki
gülüşerek başlıyoruz söze

Bir şey var aramızda
onu buldukça kaybediyoruz isteyerek
fakat ne kadar saklasak nafile
bir şey var aramızda
senin gözlerinde ışıldıyor
benim dilimin ucunda..
. ( Nahit Ulvi Akgün)


-Taştan mantar tarlası
çok yaşasın ölüler...
( Arif Dino )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with thumbnails